Öndüün şeerdeyim, hayılaca bi yörüdüm, tam ısıcaan azgın olduu öölen vagdı, hava yanıyoru, ter şipil şipil akar yargınımdan. Benim esgi abbablardan birinin düggeni var şeerde.
Öndüün şeerdeyim, hayılaca bi yörüdüm, tam ısıcaan azgın olduu öölen vagdı, hava yanıyoru, ter şipil şipil akar yargınımdan. Benim esgi abbablardan birinin düggeni var şeerde. "Hu yavrının yanna varaam da gılimasında bi serinleeyem" dedim. Haggatan düggeni Gedeved yaylası gibi bilader. Oturdum, ıcıg hasbaal eddigden soona "Amat, dürüm yeecem ben, sana da sööleyom" dedi. Neyise geldi dürüm, içi tavıglı. Icıını yedim emme gevşeg. İçinde envayi tüllü şey var emme dadı yog. O bizim esgi Alanya'nın dürümleri engile mi olurdu bilader. Bi kere bizim dürümlerin içinde et olmazdı, evel eti nerde bulucan o vakıtlar. Mahallede biri tavıg bişirse, iki hafda "Felanca tavıg bişirdi. Misler gibi tüttü emme apıcının arasında yedi deyus, kimseye vermedi" deyi lafı olurudu. Esgiden ninem bi dürüm ediverirdi, yuuka ekmeen içinde gara cöccemli guru çökelig, baccadan toplanmış mis gibi tüten, dadından yenmeyen tomati, sovan, maydunuz, büber, töömeken olurudu. Ulan argadaş neyidi o dürümün dadı bee. Hindiki tomati, büber, sovan saman gibi.
Neyise, tavıglı dürümü yedim emme pişman oldum bilader. Gannım alışgın olmadıından beni bi ötürüg dudsun. Hemene amel geder, gannımın içi garç garç eder.
Benden böönlüg bu gadar. Hadi galın saalıcaala.