1995 yılında 1'i Rus, 3'ü Hollandalı, 4 kadına tecavüz edilip 2'sinin öldürülerek Kuşyuvası mevkiinde uçuruma atılması ve sonrasında yaşanan olaylar daha dün gibi hafızalarımızda. Şehir olarak toplumsal belleğimize kazınan,...
1995 yılında 1’i Rus, 3’ü Hollandalı, 4 kadına tecavüz edilip 2’sinin öldürülerek Kuşyuvası mevkiinde uçuruma atılması ve sonrasında yaşanan olaylar daha dün gibi hafızalarımızda.Şehir olarak toplumsal belleğimize kazınan, iz bırakan ve ne yazık ki uzun yıllar unutulmayacak böyle bir vahşeti gerçekleştiren 5 kişi, dönemin Alanya Kaymakamı Lütfi Yiğenoğlu ve Jandarma Komutanı Nihat Öztoklu’nun başarılı çalışmaları sonucu kısa sürede yakalanmış ve adalete teslim edilmişti.O yıl gazeteciliğe yeni başlamış bir muhabir olarak, yaşanan gelişmeleri daha dün gibi anımsıyorum.Örneğin, şimdiki Alanya Adliye Sarayı henüz inşa edilmediği için duruşmalar Alanya Kaymakamlığı’nın bulunduğu Hükümet Konağı’nın birinci katında ve üstelik tek salonda yapılıyordu ve bol sanıklı/tanıklı duruşmalarda daracık salonda insanlar nefes alamaz hale geliyordu.***“Kuşyuvası Cinayetleri” davası başladığında gerek Türkiye’nin gerekse Avrupa’nın birçok gazetesinin ve televizyonunun muhabirleri Alanya’ya akın edince, duruşmaların, Alanya Belediyesi Hizmet Binası’nın birinci katında, o dönem Meclis Toplantı Salonu olan geniş salonda yapılmasına karar verilmişti.Dünya medyasından onlarca muhabir her duruşmada adeta Alanya’ya akın ediyordu.Medya artık Alanya’dan söz ederken “Cennetten Bir Köşe” yerine “Cinayetler Şehri” tanımlaması kullanıyordu.Anlayacağınız, 60’larda başlayan ve 30/35 yıl boyunca adeta ilmik ilmik işlenen tanıtım çalışmaları bir çırpıda çöpe gitmişti.Turizm acenteleri iptal üstüne iptal bildiriyor, kataloglarda Alanya’nın yanındaki “güvenilir tatil destinasyonu” kutucuğunun üzerine çarpı işareti atılıyordu.Biz her ne kadar kapı kapı dolaşıp “Bu olay beş kendini bilmezin yaptığı bir vahşet! Bu cinayetlerin Alanya’ya, Alanya halkına mal edilmesi çok yanlış” desek de, bunu Avrupa’ya, hatta İstanbul medyasına dinletemedik.***90’lı yılların ortalarında Alanya açısından sıkıntılı bir süreç başlamıştı ve her sene yaşanan irili ufaklı “Alanya tatilinde tecavüze uğradı” başlıklı haberlerle bu sıkıntılı sürecin ekmeğine adeta yağ sürülüyordu.95’teki Kuşyuvası faciasının ardından neredeyse 20 yıl geçti ve Allah’a çok şükür Alanya’da artık ne öyle tecavüz vakaları yaşanıyor, ne de turist cinayetleri.Fakat iki gün önce bu topraklarda acı, acı olduğu kadar üzerine belki onlarca tez yazılacak öyle bir felaket daha yaşadık ki, insan ne diyeceğini bilemiyor, adeta nutku tutuluyor.Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu için “koruma altına alınan” Akdeniz foku Duman’ın katledilişinden söz ediyorum.(Dipnot: Tüm ajans haberlerinde ‘Koruma altına alınan’ diyor ama bu nasıl bir koruma şeklidir, bir türlü anlayamadım)Şehir magandaları tarafından av tüfeğiyle öldürülen ve domuz kurşunuyla hayatını kaybeden Duman artık aramızda değil.***Boyu 2 metreyi aşan ve yaklaşık 150 kilo ağırlığında olan Duman, bölgedeki tek Akdeniz fokuydu.Yapılan son açıklamalara göre, canice öldürülen Duman’ın iskeleti şimdi Antalya’daki Deniz Müzesi’nde sergilenecekmiş.Bu yazının kıssadan hissesi şudur sevgili okuyucular.Bu vahşi cinayet ulusal medyada patladı, daha iki hafta önce ‘Kedi Evi’ açılan ve hayvan sever bir şehir olduğunu ispatlayan Alanya’nın ismi “Hayvan Katliamı” ile anılır oldu.Bakın görün, ulusal medyadan sonra bu işe Avrupa medyası da el atacak ve Avrupa’nın pek çok gazete ve TV muhabiri bu olayı soruşturmak için soluğu Alanya’da alacaktır.Tek temennimiz, 2013’ün Mayıs ayının ilk günlerinde, yani turizm hareketliliğinin yeni yeni başladığı şu dönemde Duman’ı acımasızca katleden şehir magandalarının bir an önce bulunması, adalete teslim edilmesi ve en az bir insan canına kıymış kadar ibretlik ağır bir ceza verilmesidir.