2000 yılında kaleme almıştım bu yazıyı.
O günden bugüne değişen bir şey olmadığı için yinelemek gereğini hissettim.
… …
Falih Rıfkı ATAY’a “ Alanya’yı görmeden ölmemeli” dedirtecek kadar muhteşem bir güzelliğe sahip 1950’li, 1960’lı, 1970’li yılların Alanya’sından; 2021 yılının Betonya’sına, nasıl gelindi?
Kim ya da kimler, hangi zihniyet, hangi mantık Alanya’yı, Betonya’ya çevirdi?
37 yıldır Alanya’da yaşıyorum...
Alanya’da yaşadığım süre içerisinde; bu katliamları fiilen yapanları ve bu katliamlara neden olanların hemen hemen hepsini ismen biliyorum.
Son yirmi yılımı; hep bunları düşünerek ve sorgulayarak geçirdim.
Ama yine de anlayamadığım(!), kavrayamadığım(!) çok şey var...
Cahil cühela takımından oluşan seçilmiş yöneticiler, bu katliamı yaparken veya rant hırsından gözleri dönmüş kan içiciler, kuklalarına bunları yaptırtırken; neden birileri çıkıp da;
“ Böyle bir yeryüzü cennetinin cadde ve sokakları, 40 – 50 yıl sonrasının Alanya’sına göre belirlenmeli.
Ne yapıyoruz?
Ne yapıyorsunuz?
Böyle bir cennetin; esintiyi kesen, ulaşımı sıkıntıya sokan böylesine dolambaçlı, daracık duracık sokakları, caddeleri, kaldırımları olur mu?
Böyle bir imar, böyle bir yapılaşma olur mu?” diyemedi mi?
Çok mu zordu ya da imkânsızdı böyle düşünmek.
Ki o tarihlerde de; Alanya’da, yurt dışını gezmiş, dünyayı karış karış dolaşmış yönetenlerimiz olduğu gibi, yönetilenlerimiz de vardı...
Onlar nasıl düştü bu gaflete?
Acaba, yüzyıllarca Alanya’da omuz omuza, can cana, kardeşçe yaşadığımız, ancak 1922’li yıllarda aptal bir “mübadele mantığıyla” göçe zorlanan, Türkçe konuşan, Türkçe düşünen, bir Türk’ten çok daha fazla Türk olan Rum Kardeşlerimiz; aramızdan hiç ayrılmasaydı; acaba onlar demokratik haklarını kullanır, “... Yahu ne halt ediyorsunuz, böyle imar olur mu? İmar böyle olursa; böyle ilkel bir kente turist gelir mi? Böyle ilkel bir kentte yaşanır mı?” diye diklenip, Alanya’nın makus talihini değiştirebilirler miydi?...
Yoksa Alanya (Türk) halkının üzerine serpilmiş, “ölü toprağı” onların üzerine de sıçrar, onlar da mı bizim gibi olana bitene göz yumar; onlarda mı Alanya’nın betonlaşmasına, ilgisiz ve duyarsız kalırlardı?...
??!!...
Bence kalsalardı, biz göçer ruhlu Türklere, çok şeyler öğretir, çok şeyler verirlerdi...
Çünkü onlar, bizden (Türk’lerden) yüzyıllar önce yerleşik düzene geçmiş; yerleşik düzenin nimetlerinin bilincine varmış, sanatkâr ruhlu, zevk sahibi insanlardı.
O nedenle Rum kardeşlerimiz; bu katliama seyirci kalmaz, tam aksine bu katliamı engellerdi...
Kosta’lar gitmemeliydi... Aramızdan ayrılmamalıydı... Gitmelerine izin vermemeliydik...