KORKU, insanlık tarihi kadar eski bir duygudur. İnsanla birlikte başlayan doğal bir histir. İlk çağlarda daima bilinmeyenden korktu insan. Ateşten, selden, şimşekten, gök gürültüsünden... Diğer canlılardan ve hatta birbirinden korktu. Öyle...
KORKU
, insanlık tarihi kadar eski bir duygudur.
İnsanla birlikte başlayan doğal bir histir.
İlk çağlarda daima bilinmeyenden korktu insan.
Ateşten, selden, şimşekten, gök gürültüsünden...
Diğer canlılardan ve hatta birbirinden korktu.
Öyle alıştı ki korkmaya, hala bunun etkisinden çıkamadı.
***
Zamanla akıllı insanlar türedi yeryüzünde.
Anladı insanların her şeyden çok korktuğunu.
Biraz da kurnazlık katarak aklına, kullandı insanları.
Korkuyu yönetmenin insanı yönetmek olduğunu sezdi.
Başkalarının sırtından geçinmenin yolunu keşfetti.
Onun artık ne avlanmaya ne de üretmeye ihtiyacı kalmadı.
Tehlikelerden uzak, bütün zamanını keyifle geçirdi.
***
Korkuyu ilk keşfedenler, şamanlar, rahipler, büyücüler...
Kabile şefleri olarak topluluğu sömürdüler.
Yağmur yağmayınca kuraklık ve açlıkla korkuttular.
Yangın çıkınca kötü ruhlarla ürküttüler insanları.
Ya da salgın hastalıklara Tanrı gazabı dediler.
Seller veya depremlere yüce gücün kızgınlığı diyorlardı.
Bütün bunları durdurmanın bir yolu vardı tabi.
Büyücü ya da şamanın isteklerini yapmak.
Mal, av, hayvan, kadın, ellerinde ne varsa vermek.
Kurban kesip kötü ruha adamak ve büyücüye bırakmak.
***
Zaman değişti ama insanların korkuları değişmedi.
İki binli yıllarda bile aynı şeylerden korkuyor insan.
Ölüm, hastalık, aç kalmak, terör, işsizlik en belirginleri.
Allah, cehennem, kıyamet, Azrail ise en korkulanlar.
Üstelik çağımızda kurnaz sayısı bir hayli fazla.
Buna karşılık eğitimsiz, cahil sayısı da onun kat kat üstünde.
Durum böyle olunca korku ticarete döküldü tamamen.
***
Din tacirliği yapanlar ilk çağlarda vardı, yine var.
Adları büyücü değil, hacı, hoca, imam ve ilahiyatçı.
Mesela, cehennemde yanmayan kefen satıyorlar.
Örneğin, peygamber terliği ile cenneti vaat ediyorlar.
Misal, fakirlikle Allah'ın şefaatini garantiliyorlar.
Fakat kendileri zevk ve sefa içinde yaşıyorlar.
Söyledikleri ne varsa tam tersini yapıyorlar.
***
Yönetenler binlerce yıldır kullanır insanın korkusunu.
Tanrı krallar vardı bir zamanlar.
Tanrı'nın yeryüzündeki sureti ve temsilcisi kabul edilirlerdi.
Kuran'da adı geçen firavun işte bunlardan biridir.
Sözleri Tanrı sözü, buyrukları Tanrı buyruğuydu.
Vatandaşlarını esaret ve yağma ile korkuturlardı.
Savaşa hazır olmak için ellerinde ne varsa alırlardı.
Keza, sonradan gelen krallar, sultanlar izledi onları.
Yöntem hiç değişmedi, insanların korkusunu kullandılar.
***
Şimdi ise sıra siyasetçilerde.
Bin altı yüz yılından bu yana korkuyu onlar kullanıyor.
En korkunç gelen sözlerinden biri "Biz gidersek kaos olur."
Aşsız, işsiz, güvenliksiz kalırsınız diyorlar.
Aş, iş ve güvenlik, korku kadar eski içgüdülerdir.
İçgüdüleri yönetir insanların doğasını.
Bütün ihtiyaçlarını bunlara göre belirlerler.
Onların elinden alınacağından çok korkar insanlık.
Kaybetmemek için de ne yapması gerekirse yapar.
***
Başta da yazmıştım, korku doğal diye.
Doğal olmayan onun esiri olup insanlıktan çıkmak.
Kurnazların sözlerine biat ederek yaşamak.
Düşünmemek, araştırmamak, doğruyu öğrenmemek.
Kötü niyetli insanların elinde oyuncak olmaktır.