YUNAN ve Kıbrıs Rum ikilisinde oyun bitmez. Esasen bunların alavere dalavereleri 'Bizans saray oyunları” diye tarihe mal olmuştur. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs adasının tamamını Kıbrıs'ın Türklerden...

YUNAN

ve Kıbrıs Rum ikilisinde oyun bitmez. Esasen bunların alavere dalavereleri “Bizans saray oyunları” diye tarihe mal olmuştur. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Kıbrıs adasının tamamını Kıbrıs’ın Türklerden arındırılarak Yunanistan’a bağlanması amacından asla vazgeçmezler. Yani Kıbrıs adasını tıpkı Girit adası yapma bu ikilinin nihai amaçlarıdır. O nedenle Kıbrıs müzakerelerinde asla hata yapılıp Rum-Yunan ikilisine taviz verilmemelidir. Bunlara taviz değil çok küçük lütuflar verilmelidir zira bunlara taviz verilirse sonrasında daha büyük tavizler isterler. Tarih bunların acı örnekleri ile doludur.

Acaba 1974 yılına nasıl geldik, önce ona bakmak gerekir. Türkiye’nin 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı bal gibi uluslararası hukuka uygundur. Zira 1959 yılında Londra-Zürih Antlaşmasında Garantörlük Antlaşmasını Merhum Şehit Fatin Rüştü Zorlu’nun feraseti ve ileri görüşlülüğü sayesinde elde ettik. Bu arada Fatin Rüştü Zorlu’nun “Yassıada Mahkemeleri” denen çakma mahkemede uydurma ve asılsız iddialarla idama mahkum edilmesinin en önemli sebebi ülkemize kazandırdığı garantörlük hakkıdır. Biz bu antlaşma ile adaya yasal olarak müdahale ettik.

Bugün Yunan-Rum ikilisinin “Sıfır asker ve sıfır garantörlük” diye çırpınması boşuna değildir. Londra-Zürih Antlaşmalarını imzalayan Yunan-Rum ikilisi bizim adaya müdahale edeceğimizi hiç düşünmemişti, onun için yaptıkları hatayı tamamen ortadan kaldırmak istiyorlar. Londra-Zürih Antlaşması ile “Kıbrıs Cumhuriyeti” adında bir devlet kurulmuştu. Ama sürekli kötü niyet taşıyan “Bizans oyunlarından” vazgeçmeyen Rum-Yunan ikilisi imzaladıkları antlaşmaya sadık kalmadılar. Bugün adada bir kalıcı çözümün olmamasının sebebi biz değil Yunan-Rum ikilisinin anlaşılmaz ve uzlaşılmaz tutumlarındandır. Yine Yunanistan ile aramızda yaşanan bütün sorunlar bizden değil Yunanistan’dan kaynaklanmaktadır.

Esasen biz Kıbrıs konusunu 1974 yılında uluslararası hukukun bize verdiği yasal hakla çözüme kavuşturduk. Bizim “Kıbrıs sorunu” diye bir konumuz yok. Dikkat ederseniz 1974 yılından beri adada herkes huzur içerisinde yaşıyor, kimsenin burnu dahi kanamıyor. Ama sömürgeci Hıristiyan alemi ve Siyonizm bundan çok rahatsızlar. Dünyanın bir çok yerinde ülkeleri bölmek için çaba harcayan bu güçler nedense Kıbrıs’ta dini, dili, kültürü vs. ayrı olan iki halkı “Birleştirme” peşindedirler. Ama bu Kıbrıs gerçeğine ve dünya gerçeklerine aykırıdır. Zoraki birliktelik olmaz, olamaz. Bunların amacı yukarıda belirttiğim gibi Kıbrıs adasını Türklerden tamamen arındırıp yani Giritleştirip Yunanistan’a bağlamaktır.

Rum-Yunan ikilisine iyi dikkat edilmelidir. Kıbrıs’ta vereceğimiz taviz adanın fethinde verdiğimiz şehitlerimizin ve şanlı 1974 çıkarmasında verdiğimiz şehitlerimiz ve Kıbrıslı mücahit şehitlerimizin kemiklerini sızlatır. Burada yapılacak bir hatanın asla telafisi olmaz.

Son görüşmelerde Sayın Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun bu ikiliden şikayetleri boşuna değildir. Anlaşıldığı kadarı ve bu şer ikilinin sızdırdığı (Çavuşoğlu da şikayetçi) bilgilere bakılırsa bunlara birtakım tavizler verildiği halde tatmin olmuş değiller. Yukarıda anlattığım gibi bunları asla memnun edemezsiniz. O nedenle şu anda Kıbrıs’ta bizim dediğimiz olmalıdır. Çünkü biz adadaki soydaşlarımız ile birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adında bir devlet kurduk. Yunan-Rum ikilisinin entrikalarına, masallarına vs. kulak vermek onları daha fazla muhatap almak yerine bu devleti yaşatmanın yollarını aramalıyız. Çünkü aklın yolu birdir.