ALANYA İskelesi'nin, malum amaçlı, malum kooperatif(!) tarafından işgaliyle ilgili, pek çok yazı yazdım. Bu yazılarımın birinde (5 Mayıs 2015 tarihinde yayımlanan 'Sahipsiz Kent” adlı yazımda); '… Artık şuna kesin olarak...
ALANYA
İskelesi’nin, malum amaçlı, malum kooperatif(!) tarafından işgaliyle ilgili, pek çok yazı yazdım.
Bu yazılarımın birinde (5 Mayıs 2015 tarihinde yayımlanan “Sahipsiz Kent” adlı yazımda);
“… Artık şuna kesin olarak inandım… ‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’cıların egemen olduğu bu kentin, sahibi de yok, sahipleni de…
Gemisini(!) yürüten kaptan bu kentte!...” demiştim.
… …
Burun kırın edenler, diklenenler olmuştu, o yazımda kullandığım ifadelere…
Birileri;
“…Ne demek bu kentin sahibi yok!? Biz neciyiz!? Bu kentin sahibi de biziz, sahipleneni de… Ama her şeyin de bir usulü, bir adabı var. İlgili kurumlara itirazlarımızı yaptık, gelecek yanıtı bekliyoruz…” demişlerdi.
Ben de yanıt olarak,
“Ben bu bürokrasinin içinde yetiştim. Bürokrasi denen illetin ciğerini bilirim. Siz bu bürokrasinin ‘sumen altı’ gerçeğini hiç duymadınız galiba… Siz o yanıtı da, o raporu da daha çok beklersiniz…” demiştim.
* * *
Öyle de oldu.
O gün bu gün, herkes, o ilgili(!) kurumdan gelecek o müthiş(!) yanıtı bekledi, durdu!
Malum Kooperatif hariç.
Çünkü onlar, böyle bir yanıtın gelmeyeceğini bildikleri için; bildiklerini okumaya devam ettiler.
Sayın Belediye Başkanının “Çivi çaktırmam, yıkarım…” dediği alana; göstere göstere kafeteryalar yaptılar… Önceki dönem belediye yönetiminin yaptığı iskele tahtalarını söküp, alanı kullanılamaz hale getirdiler… Kendi kafalarına göre, sağa sola demir bariyerler, tel örgüler çektiler…
Belediyenin önceki kiracılarıyla, pazarlıklara bile oturdular.
Yani?
Yani gemilerini(!) yürüttüler, yürütmeye de devam ediyorlar…
* * *
Onlar bunları yaparken, yetkililerimiz ne yaptı?
Seyretti.
İlgili kurumlardan(!) gelecek yanıtı bekledi!
Hâlâ da bekliyor(lar).
* * *
Bu arada “Yahu bu ne menem bir yanıttır ki, atı alan Üsküdar’ı geçiyor, yanıt bir türlü Belediyeye ulaşmıyor!” diyen Cemal Palamutçu kardeşim; o ilgili kuruma, “Kurumunuz mülkiyet alanı içindeki kafeteryaları ihale yoluyla kiralamak istiyorum…” diye iki satırlık bir elmek (elektronik posta) gönderdi.
Yanıt, anında geldi.
İlgili Kurum, “Ne kafeteryası kardeşim, biz o alanı Kooperatife; kafeteryacılık yapın diye değil, balıkçılık yapın diye kiraladık…” dedi…
Açık ve net.
Bu kadar yalın.
Anında soru, anında yanıt.
Şak şak.
Demek ki soruyu, nereye, nasıl sormasını bilirsen anında yanıt alabiliyorsun.
* * *
Ülkemizde bürokrasinin nasıl çalıştığı ya da çalışmadığı, nasıl çalıştırılacağı belli.
Bu devirde, özellikle de böyle yaşamsal bir konuda yazışarak, yanıt beklemek ne demek?
Alırsın eline belgelerini, gidersin Ankara’ya, gerekirse alırsın yanına bu kentin çocuğu Dışişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’nu, çıkarsın huzura…
Artık o Huzur, ilgili Bakanlık mı olur, Başbakan mı olur, Cumhurbaşkanı mı olur; onu, alınan yanıtların seyri belirler.
… …
İş bitirmek böyle olur.
Sonuç almak böyle olur.
Yönetmek böyle olur.
… …
Elde böyle olanaklar varken, beklemek, bekletmek niye?
Hep söylerim, Alanya gibi rantın yüksek olduğu yerlerde; elini verdin mi, kolunu kaptırırsın.
Ödün vermeye de iyi niyet göstermeye de gelmez.
Devir, bu devir.
Artık her gemisini yürüten kaptan olamamalı bu kentte…