1995 Genel Seçimleri'ni gazeteci olarak gördüm, yaşadım. Tıfıl bir muhabir olarak ANAP'ın milletvekili adayı İbrahim Köseoğlu ve MHP'nin milletvekili adayı Celal Odabaş'la birlikte Demirtaş'tan Okurcalar'a, Torosların...

1995 Genel Seçimleri’ni gazeteci olarak gördüm, yaşadım.
Tıfıl bir muhabir olarak ANAP’ın milletvekili adayı İbrahim Köseoğlu ve MHP’nin milletvekili adayı Celal Odabaş’la birlikte Demirtaş’tan Okurcalar’a, Torosların eteklerine kadar gidip görmediğim, gezip tozmadığım köy kasaba kalmadı.
1999’da birlikte yapılan Yerel ve Genel Seçimler’de Servet Sipahioğlu’na ait ATV’deydim.
Bir gün hiç unutmam, seçime ben diyeyim iki, siz deyin bir buçuk ay falan var, arkadaşlarla haber merkezinde oturuyoruz.
İçeriye üstte yok başta yok, ağzındaki dişleri saysan bir elin parmaklarını geçmez bir ihtiyar girdi. Elinde büyükçe bir poşet taze ceviz, “Selamın aleyküm” deyip koltuklardan birine ilişiverdi.
Tam haber saati, işimiz gücümüz başımızdan aşkın, ama Tanrı Misafiri gelmiş, “Çık git” demek de olmaz.
***
Haber merkezinin sorumlu müdürü olarak iş başa düştü, “Buyur dayı, bir isteğin mi var?” dedim.
Cevap aynen şu oldu: “Ben bizim köye muhtar adayı oldum. Sordum soruşturdum, ‘Senin işi çözse çözse Ispaa’nın Servet çözer’ dediler. Atladım geldim. Beni şöyle güzel bir haber yapıverin de muhtar olayım.”
İsim vermeyeyim, bizim muhtar adayı dayının köyü şehir merkezine bilmem kaç kilometre uzakta.
Bırakın televizyon yayınını almayı, o zamanlar köy meydanındaki çeşmeden haftada bir iki gün su aksa sevinçten festival falan yapacaklar, o derece yani.
“Dayı” dedim, “Senin haberi yapalım yapmasına da, bizim televizyon senin köyden çekmez ki!” diyecek oldum, kaşlarını çattı, gözünü gözüme dikti, “Her gün geleceğim, her gün haberimi yapacaksınız. Ben bunun altında kalacak adam değilim” cevabıyla kararlılığını ortaya koydu.
***
Baktım kurtuluş yok, iş sarpa sarıyor, “Tamam dayı, senin işi az sonra çözeceğiz” deyip rutin işlerimizi tamamladıktan sonra muhtar adayımızın basın ve halkla ilişkiler çalışmasına koyuluverdik.
Sağ olsun, dediği gibi her gün geldi, her gün taze ceviz getirdi.
Elimizde çekiç, pense, balkon kapısını sabitleyen taş vs., bir yandan ceviz kırıp yiyoruz, bir yandan muhtarımıza basın açıklaması yazıyoruz-ki az sonra ezber yapıp en az 300 tekrar çekimle bunu kameralara okuyacak.
Taze ceviz jestinden dolayı bütün haber merkezinin, stüdyo ve reji elemanlarının parmaklarını seçim boyunca simsiyah dolaştıran dayımız muhtar seçilemedi ama gazeteciliğimin ilk yıllarında şunu fark ettim.
***
Yaşınız kaç olursa olsun…
Bankada kaç paranız olursa olsun…
Atadan kaç dönüm arazi kaldıysa kalsın…
Tahsiliniz ne olursa olsun…
Eğer siyasette yeniyseniz, mutlaka ama mutlaka profesyonel bir medya/halkla ilişkiler desteğine her zaman ihtiyacınız vardır.
Bunu yıllar önce “limitli tahsili” ve 60’ı geçen yaşıyla fark edebilen, ücretini de kendince taze cevizle ödeyen muhtar adayı dayı benim için bu konuda her zaman rol model olmuştur.
Amma ve lakin…
Seçime üç beş ay kala…
Amiyane tabirle “Nasıl olsa çantaya düşecek keklik çok” diye…
“Seçimden bir hafta sonra kapatır, bir sonraki seçime kadar sırra kadem basarım” anlayışı ile…
Piyasaya yeni yeni çıkmaya başlayan gazete ve dergileri bu kapsamın dışında tutuyorum.
***
Bundan daha da önemlisi…
Eskiden seçimlik dergi ve gazetelerden yaka silken Alanya medyasının başına şimdi bir de “sahte twitter” hesabı belası musallat oldu.
Başbakan Erdoğan’ın, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve hızla tüm ülkeye yayılan gösterilerin faturasını sosyal medyaya kesip, “Şu anda Twitter denilen bir bela var, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey aslında şu anda toplumların baş belasıdır” dediği gibi, son dönemde öyle sahte twitter hesapları türedi ki, profil resminde 20 yaşında genç bir kız resmi var, ama yazdıklarını okuyorsun, maşallah ta (Eski Alanya Belediye Başkanlarından) Şevket Tokuş’un gençliğini biliyor. Utanmasa (1950-60 yılları arası Demokrat Parti Antalya Milletvekili) merhum Ahmet Asım Tokuş’un nasıl Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni (ODTÜ) kuran üç beş kişiden biri olduğunu anlatacak.
***
Yani yerel siyasete bu kadar hakim, 20’li yaşlarında olmasına rağmen 30-40 yıl önce yaşanan siyasi olaylardan haberdar.
Kimi daha hesabı açar açmaz ona buna sallıyor, kimi sürekli aynı adayı övüyor, kimi de sürekli aynı adaya vurup duruyor.
Şimdi isim verip de reklamlarını yapmayayım, aralarında öyleleri var ki, adamın ağzı ağız değil, adeta lağım borusu.
Sürekli küfür, sürekli hakaret!
Bu küfürbaz arkadaşlardan bir ikisine “Sen kimsin kardeş, ismini bağışlasan da öğrensek” diye zarf attım, baktım oralı değil.
“Adresini versen de gelsem, karşılıklı bir iki çay içsek, siyasi tecrübelerinizden istifade etsem” diye zarfladıklarım da oldu, ses seda çıkmadı.
***
Hatta dün birisi hızını alamamış, “CHP’ye Alanya Belediye Başkan Aday Adaylığı başvurusunda bulunan Murat Can’ı hiçbir partili karşılamamış. Ben şahsen teşkilatın Murat Can’a gösterdiği antidemokratik tavrı kınıyorum” demiş.
Bakın, dikkatinizi çekerim.
Adamın ismi cismi belli değil, üfürükten bir adresle yazıp çiziyor ama “Şahsen ben kınıyorum” diye posta koyuyor.
“Şahsen siz kimsiniz?” diye sorayım dedim, cevap vermeyeceğini bildiğim için vazgeçtim.
Sözün özeti şudur, benim pek kıymetli okuyucum.
Eskiden seçimlik gazete/dergi furyası vardı, şimdi de seçimlik sahte veya manipülasyon twitter hesapları var.
“Aman dikkat!” diyor, müsaade istiyorum.

***

KAYIP ARANIYOR

1999’DA Alanya Belediyesi’ni yönetmesi için seçtiğimiz, 2004’te emaneti ikinci kez teslim ettiğimiz, 2009’da “Hadi bir dönem daha” deyip sadakayı sarayda bıraktığımız, ama seçimden 3,5 ay sonra katakulliye gelip başka partiye kaptırdığımız, canımızdan çok sevdiğimiz, biricik başkanımız Hasan Sipahioğlu, yaklaşık iki aydır kayıptır. Bizleri “acaba yeniden aday olacak mı?” diye derin düşüncelere gark eden, “mütevazı”, “ona buna ağzının payını vermek için sabırsızlanan belediye personelini zor zapt eden”, “halkın maddi desteği olmadan proje yapamayan”, “açılışlara zinhar AHEP’e bağış olmadan gitmeyen”, “4 meclis” ve “7 encümen” toplantısına katılmayıp sürekli kardeş şehirlerde olduğu rivayet edilen Hasan Sipahioğlu’nu gören ya da yerini bilenlerin en yakın Yeni Alanya Gazetesi’ne bildirmeleri önemle rica olunur. Sayın Başkan, sizi çok özledik. N’olur artık evinize, yuvanıza dönün!