EVLİLİK öncesi çoğu çiftte sorumluluk duygusu başta olmak üzere geleceğe dair yoğun kaygı ile birlikte, cinsellik, evlilik ve aldatılma gibi konularda ciddi korkular görülebilmektedir. Bu durumda yapmanız gereken tek şey korkularınızın...
EVLİLİK
öncesi çoğu çiftte sorumluluk duygusu başta olmak üzere geleceğe dair yoğun kaygı ile birlikte, cinsellik, evlilik ve aldatılma gibi konularda ciddi korkular görülebilmektedir. Bu durumda yapmanız gereken tek şey korkularınızın hayatınızı kabusa dönüştürmesine, gününüzü zehir etmesine müsade etmemek… Kendisini evliliğe hazır hisseden gerek kadın gerekse erkek, sağlıklı bir ilişkinin olmazsa olmazları arasında olan, karşı tarafın kendisinden farklı olabileceği ihtimalini hiçbir zaman aklından çıkarmamalıdır. Sevdiğimiz kişiye nasıl davranıyorsak onun da bize aynı şekilde davranmasını beklemek, istemek olgunlaşmayan kişiliğin belirtilerindendir. Karşı cinsi olduğu gibi kabullenmeyerek, olmasını istediği kalıba sokmaya çalışan insanlar ne yazık ki, çoğu zaman, hata yaptıklarının farkına var(a)mazlar. İlişkiyi yürüttüğünüz kişiyi kendi kalıplarınızın içerisine sokup asimile ederek, onun fikirlerini önemsemeyerek, davranışlarını dikkate almayarak, hatta karşınızdaki kişiyi çoğu zaman dinlemeyerek ilişkinize ciddi boyutta zarar verebilirsiniz. Kadınlar, çoğu zaman, erkeklerin kendilerini yeterince dinlemediklerini, anlamadıklarını düşünüp, yakınırlar. Kadın, ilişkide paylaşmak ve yakınlık hissetmek ister. Kadınların erkeklere göre birçok konuda daha duygusal olukları doğrudur. Çok kolay sevinebileceği gibi, çok kolay kalbi kırılabilir, üzülebilir, incinebilir. Oysa erkek ilişkide yeterli, yetenekli, daha güçlü ve başarılı olduğunu hissetmek ister. Kadınlara göre daha mantıksal yaklaşır olaya. Kadınlar önemsendikçe, değerli ve özel oldukları hissettirildikçe mutlu olurlar. Bir kadın, sevdiği erkeğin nedense eksikliklerini arar bulur ve tüm bu eksiklikleri gidermeyi ve düzeltmeyi kendisine görev edinir. Bunun için de arı gibi çalışır. Bu, doğru bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir; lakin kadın, tüm bunları yaparken erkeğini koruduğunu ve erkeğinin kendisini geliştirmesine bir parça da olsa destek de bulunduğunu düşünüp, mutlu olur, kendisiyle gurur duyar. Peki ya erkek? Ona göre durum tam bir kaostur. Kadınının kendisini yönetmeye çalıştığını düşünerek, gereksiz ve yersiz öfke patlamalarında bulunabilir. Yeterliliğini kanıtlamaya çalışan bir erkeğe, kadın yardım teklif ettiğinde erkek, kendisinin eksik, beceriksiz, yetersiz ve güçsüz olarak algılandığını zannedebilir. Erkeğe kendisini yeterli, becerikli, güçlü hissettirmeyi iyi bilen kadınlar, ilişkilerinde çoğu zaman mutludurlar. Kendisine nasihatte bulunduğunuz erkek sizden çabucak sıkılabilir; çünkü çoğu zaman kadınlar tarafından verilen nasihatler, erkekler için tenkit olarak anlaşılabilmektedir. Erkeği sıkmadan, ona kendisini değersiz ve yetersiz hissettirmeden nasihat vermenin yolunu bulan kadınlar bu işi çözmüş demektir! Kontrol duygusunun kendinde olduğunu hisseden bir erkek, ilişkide daha uyumlu ve anlayışlı olmaktadır. Saygı, sevgi, şefkat, ilgi, paylaşmak, destek görmek, destek vermek, karşılıklı iletişim, aktif dinleme, koşulsuz şartsız karşısındakine yardımcı olabilme biz kadınlar için oldukça önemlidir. Bir erkeğin taraftarı olduğu takımın attığı gol sonrası yaşadığı mutluluk, çoğu kadın tarafından anlamsız ve saçma olarak kabul edilirken; bir kadının saatlerce alışveriş yapıp para harcaması da çoğu erkek tarafından gereksiz ve saçma olarak nitelendirilebilmektedir. Eşlerin birbirlerine vereceği en büyük armağan, sevgi ve saygıyla harmanlanan güven duygusudur. Eşinin güvenini, desteğini her daim arkasında hisseden kadın ya da erkek daha sağlam adımlar atar, kendisini daha güvende ve huzurlu hisseder.Erkek kadınını baş tacı yapmalı, onu incitmemeye, kırmamaya özen göstermelidir. Kadın erkeğine saygısızlık etmemeli, onu aktif bir biçimde dinlemeli, fikirlerine önem göstermelidir. Duyguları anlamak, ifade etmek ve değiştirmek kadının psikolojik ihtiyaçları arasında yer almaktadır. Erkekler ise genellikle çözüm odaklı düşündüklerinden kadınların duygularını anlayamayabilirler ya da duyguları onlar gibi algılayamayabilirler. Ortada bir sorun olduğunda; kadın, karşılıklı olarak düşüncelerin ifade edilmesi gerektiğini düşünüp hareket eder; çünkü düşüncelerin paylaşılması ve eksiksiz ifade edilebilmesi, ortadaki sorunun tekrar yaşanmaması adına gerekli ve önemlidir. Erkekler ise kadınların karşılıklı olarak düşünce paylaşımı önerisini; konuyu uzatmak, abartmak, dallandırıp budaklandırmak olarak görürler. Çoğu erkek, ne yazık ki, bu hataya düşmektedir. Kadınının duygularını anlamaya çalışan, anlayamasa da onu muhakkak dinleyen erkek, bir süre sonra eşi tarafından nasıl takdir edildiğini görecektir. Eşler karşılıklı iletişimde sıkıntı yaşıyorlarsa ve bundan dolayı sürekli olarak çatışma içerisindeyseler, yapmaları gereken ilk şey, birbirlerinin iletişim dilini öğrenmektir. Karşılıklı çatışma sürecinde, her iki taraf da tutumunu değiştirmeme inadını gösterdiği sürece, ayrılık kaçınılmazdır. Sürekli tekrarlanan çatışmalara son vermek adına taraflardan birinin yöntem değiştirmesi şarttır. Yine bir başka gerçek, çatışma ve karşılıklı öfke patlamalarının yaşandığı süreç de taraflardan birinin alttan alması, diğer tarafı yönlendirmesi veya yönetmesi, sakinleştirmesi oldukça mühimdir. Kültürel yapı ve aile içerisindeki rol dağılımı, fedakârca davranmayı genellikle kadına yükler. Kadın derleyen, toplayan, bir arada tutan, pekiştiren taraftır. Çalıştığım bir kurumda, düzenli olarak, aile terapisine gelen yeni evli sayılabilecek bir çift vardı. Çiftlerden kadın olan taraf, İlişkisinde çok fazla beklentileri olduğunu ve bunun kendisine ve ilişkiye zarar verdiğini söylüyordu. Eşinden, İlişkinin ilk aylarında gördüğü sevgi süslü ilgi ve şefkati, evlendikten 1 sene sonra görmemeye başladığını ve bu durumun kendisini perişan ettiğini dile getirdi, Kurumdan ayrıldığımda o çift aile terapisine devam ediyordu. Yıllar sonra ziyaret amaçlı kuruma gittiğimde tesadüfen aile terapisine gelen kadınla karşılaştım ve sordum şikâyetlerinin bitip bitmediğini, evliliğinin nasıl gittiğini. Duyduklarım beni bir hayli şaşırtmıştı doğrusu, takdir ettim kadını. "Artık beklenti içerisinde değilim ve çemberin merkezinde, kocamı her ne kadar çok sevsem de, kocam değil, ben varım. Küçük şeylerle mutlu olmayı ve mutlu etmeyi öğrendim. Kocamın iş dönüşü eve geldiğinde, bana sarılıp sıcacık bir tebessüm gösteriyor olması bile meğer Dünyalara bedel bir mutlulukmuş" diyen kadın, cümlelerini kurarken kendinden oldukça emindi. İlişkisini kurtarmak adına taraflardan birinin dahi davranışlarında değişiklikler yapması, çoğu zaman kurtarıcı olmaktadır. Sürekli olumsuz duygulara yönelmek ilişkinin geleceği açısından sıkıntı yaratabilmektedir. Oysaki bir çift güzel söz ve sıcacık bir tebessüm pek çok sorunu yok edecektir. Unutmayın ki güzel düşünen güzel görür, güzel gören ise sağlıklı ilişkiler kurar, çevresinde pozitif çekim oluşturur. Birbirlerine karşı lütufkar davranan eşler, mutlu ve huzurlu bir evlilik yaşarlar. Bir kadın şayet üzülüyorsa, erkek onun duygularını göz önünde bulundurarak önerilerde bulunmalıdır. Can sıkıntısına can sıkıntısıyla yaklaşan bir erkek destek olayım derken kadını daha derin bir depresyonun içerisine sürükleyebilir. Bir erkek üzülüyorsa, kadın erkeği olduğu gibi kabullenmeli, ona kendisini yetersiz, güçsüz hissettirecek tavsiyelerde bulunmamalıdır. "Ben her ne olursa olsun senin yanındayım, bunu bilmen yeterli" demek, ya da bu hissi ona vermek zannımca yeterli olacaktır. Üzüntü anında kadın ve erkek beyni birbirinden farklı olarak çalışmaktadır. Üzüntü yaşayan erkek, konuşmak yerine düşünmeyi tercih eder, sessizleşir, kalabalıktan uzaklaşır, yalnız kalmak ve gereksiz önerilerden mümkün olduğu kadar uzağa kaçmak ister. Kadın, erkeğinin üzgün ve sessiz kalmasına dayanamaz. Sürekli arar, mesajlar atar, yanına gider, destek olmak, yanında olmak ister; çünkü ona göre olması gereken, doğru olan, budur! Ne yazık ki, çoğu kadın bu hatanın hem savunucusu, hem de kurbanı olmaktadır. "Zor zamanında yanında olamıyorsam, ne anlamı var ki birlikte olmamızın" diye düşünerek erkeğini sıkmaya devam eden kadınlar bir süre sonra acı gerçekle karşılaşmaktadırlar. Nasıl mı? Şöyle ki; üzerine çok gelindiğini düşünen, çözüm odaklı, erkek, bir müddet sonra bu baskıya dayanamayarak, ayrılmak ister. Çünkü ona göre tek etkili çözüm yolu budur. Her iki durumda da bilinçsiz hareketler sergileyip, duygusal davranarak canı yanan, kadın olur. Üzüntülü durumlarda, karşınızdaki kişiyi sıkmak ve üzerinde baskı uygulamak yerine; onun duygularını anlayınız. Anladığınızı da ona hissettirerek, kendi çözüm yolunu bulması için ona zaman veriniz. Emin olun böylesi ilişkiniz için çok daha doğru olacaktır. Empati kurmak, karşılıklı ilişkilerde olmazsa olmaz koşuldur. Saygıya layık olduğu hissettirilen kadınlar zorlayıcı olmaktan vazgeçerek, gevşerler. Saygı ve hürmet görmek için çaba sarf etmeye gerek duymayan kadın bir süre sonra da müdahaleci olmaktan vazgeçer; çünkü zaten kendisini önemli, değerli ve özel hissediyordur. Siz siz olun doğru insanı bulduğunuza inanıyorsanız zaman kaybetmeden evliliğinize, aşkınıza sahip çıkınız.