Çocuk, Allah'ın evli çiftlere bir lütfudur. Merhaba sevgili okurlarım; farkındalığa imza atanlar sloganıyla, yola çıktığım bu platformda artık o kadar güzel şeyler başarıyoruz ki; bu duyguyu sizlere nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum....

Çocuk, Allah’ın evli çiftlere bir lütfudur. Merhaba sevgili okurlarım; farkındalığa imza atanlar sloganıyla, yola çıktığım bu platformda artık o kadar güzel şeyler başarıyoruz ki; bu duyguyu sizlere nasıl tarif edeceğimi bilemiyorum. Öncelikle facebook sayfamda, açmış olduğum ‘Habibe Gülden Özdil ile farkındalığa imza atanlar ve engelsiz kal Alanya’ grubuma, farkındalığın farkında olan ve farkındalığa imza atmak isteyen herkesi davet ediyorum. İşte, sevgili okurlarım, öyle bir farkındalığa imza atıyoruz ki! Türkiye’nin pek çok bölgesinden aldığım e-maillerle farkındalık yaratmak isteyen arkadaşlar, sürekli e-mail gönderiyorlar. İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü mezunu görme engelli okurum Bilal Yüksel’in gönderdiği e-maili bu hafta sizlere sunacağım.
Çocuklar, anne ve baba elinde işlenmeye müsait, emanet varlıklardır. Çocuklar, doğumdan başlayıp genç yetişkinlik dönemine kadar hep anne ve babalarının yakın himayesindedirler. Çocuk gelişim dönemleri, çocuk ebeveyn ilişkisi bakımından üç temel evreye ayrılmaktadır. 0-2 yaş bebeklik dönemi olup bebek ve ebeveyn ilişkisi açısından bağımlılık evresidir. Bu evrede bebek, tıpkı bir kukla gibi ebeveyni tarafından verilen komutlarla yönlendirilmektedir. Bu dönemde bebeklerde kendini ifade ve iradesini ortaya koyma kabiliyeti henüz gelişmediğinden, tüm temel ihtiyaç ve beklentileri yakınlarınca karşılanmaktadır. 2 yaşından, ergenlik döneminin sonuna kadar çocuklar bağlılık evresindedirler. Çoğunlukla bu evrede çocuklar, anne ve babasına bağlı olmakla birlikte kısmen iradesini ortaya koyar. Bir kısım tercihlerini hayata geçirebilir. Bağımsızlık evresi ise, çocukluk döneminin artık geride kaldığının habercisidir. Anne babanın evladı olan çocuk, artık genç bir yetişkindir. Kendi kararlarını alma ve hayata geçirme konusunda yeterince olgunlaştığı kabul edilir. Böylelikle, kendi hür iradesini ortaya koyabilir. Bir başka ifadeyle de artık kendi kanatlarıyla uçabilir demektir. Konumuza geri dönecek olursak, ‘Çocuklar anne ve babalarının kuklaları mıdır?’ diye sorulduğunda cevabımız, ‘Elbette ki çocuklar, anne ve babalarının kuklaları değildir.’ olacaktır. Tam bir yetişkin kadar olmasa da kendine özgü istekleri, beğenileri ya da reddetme hakları vardır. Bu haklarını kullanmak istemeleri en tabii hakkıdır. Anne ve babalar, genelde bağlılık evresinde çocuklarının bazı konulardaki iradesine müdahale etmektedirler. Çocukların yemek, kıyafet, okul gibi konulardaki seçimlerinde sıkıntıya yol açmaktadırlar. Takınılması gereken en sıhhatli tavır, çocuklarının kuklalar gibi idare etme isteği ve alışkanlığından vazgeçmek yerinde olacaktır. Çocukların da kendilerine mahsus duygu ve düşüncelere sahip olduğu gerçeğini kabul etmek gerekmektedir. Konumuzu müşahhas örneklerle açıklamaya devam edelim.
Çocuk, yemek konusunda bazı yemeklerden hoşlanırken, bazılarında da haz etmeyebilir. Biz bu durumu insanların damak zevki ve gıda maddelerine karşı bünyesinin alerjik durumuyla açıklayabiliriz. Kaldı ki bazı yetişkinlerde bazı yemeklere karşı mesafeli durabilmektedir. Onun içindir ki ebeveyn çocuğunu yemek tercihleri hususunda müdahaleci tutum içine girmekten kaçınmalıdır. Çocukların kıyafet tercihleri konusunda ebeveynler tarafından çocuklara hiçbir biçimde dayatmada bulunmamalıdırlar.
Anne babalar, çocuklarıyla mağazaya gittikleri zaman çocukların kıyafet seçim hakkı yokmuş gibi davranırlar. Çocuğunun kıyafet seçiminde şu renk, şu model sana yakışır diyerek ısrarcı olurlar. Bilinen bir meşhur tabirle konunun bu kısmını özetlemiş olalım: “Zevkler ve renkler tartışılmaz.” Gönül, neyi ve kimi severse o güzeldir, o hoştur. Ebeveynin çocuklarıyla alakalı kıyafet seçim yapması konusunda çocuklara rehberlik etmeleri iyi bir yaklaşım olacaktır. Milli örf ve ananelere uygun nitelikte kıyafet seçmeleri hususunda telkinde bulunabilirler. Renk, model seçimi konusunda çocuklar serbest bırakılmalıdır. Son olarak okul seçimi konusuna değinelim. Okul türleri ve meslek seçimleri hususunda ebeveynler çocuklara karşı otoriter davranış sergilemektedirler. Özellikle Genç yetişkinler üniversite ve bölümleri konularında anne ve babalarıyla sert tartışmalara giriştiklerine şahit olunmaktadır. Bu hususta şu yol takip edilebilir:
Sağlıklı okul tercihi için profesyonel yardım alması sağlanabilir. Ebeveynler, geçmişte gerçekleştiremedikleri uhdelerini çocuklardan bekleme anlayışından uzak durmaları gerekmektedir. Çocuklar, kendilerine ne kadar çok saygı duyulursa o nispette mutlu, huzurlu, özgüvenli ve başarılı olurlar.
İşte, böyle sevgili okurlarım. İnşallah bu e-mail’in ebeveyn ve çocuklar arasındaki bağların sağlamlaşmasına yardımcı olacağı kanaatindeyim. Haftaya buluşmak üzere, sağlıcakla kalın…