Geçtiğimiz günlerde okullarda ziller tekrar çaldı ve en kısa ifadesiyle öğrencilik rutinine küçük bir mola verdiğimiz 'yarıyıl tatili sona erdi.” Her zaman akılları kurcalayan 'Başarının anahtarı nedir?” sorusu da böylelikle...

Geçtiğimiz günlerde okullarda ziller tekrar çaldı ve en kısa ifadesiyle öğrencilik rutinine küçük bir mola verdiğimiz “yarıyıl tatili sona erdi.” Her zaman akılları kurcalayan “Başarının anahtarı nedir?” sorusu da böylelikle hem öğretmenin hem de ebeveynin aklında tekrar canlandı.

Başarı deyince akla ilk gelen kavram zekâ oluyor birçoğumuz için. Yani zeki ise bir çocuk kesinlikle başarılıdır gibi bir inancımız var.
Öğrencilerle sürekli bir arada olan ve sınavlar aracılığıyla onların başarısını ölçen öğretmenlerin ise çok ilginç gözlemleri var. Öğretmenlere göre en başarılı ile en başarısız öğrenci arasındaki farkın IQ seviyesi ile açıklanması pek de olası değil. Yani azimle çalışan ve başarıya ulaşan öğrencilerin IQ seviyeleri dudak uçuklatacak kadar yüksek olmayabiliyor ya da çok zeki diye tanımlanan öğrencilerin başarısı çok düşük kalabiliyor. 

Başarının anahtarı zekâ ile doğrudan bağlantılı değil belli ki. Peki, anahtarımız ne? Cevap lokuma benzer şekerleme ile yapılan testte gizli: Marshmallow Testi. Gelin bu testin çocukların gelecekte başarılı olup olmayacağını anlamak için bize nasıl yardımcı olduğunu hep birlikte anlayalım.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi çocuklar şekerlemelere dayanamazlar. Çocuklar şekerlemeleri avuç avuç bir çırpıda yemek için diretirken, anne babalar ise çocuklarına engel olabilmek için bin bir yola başvururlar. 
Çocuklar için şekerlemelerin ne anlama geldiğini bilen Psikoloji Profesörü Walter Mischel’de işte bu bilgiden hareketle, 4 ile 6 yaş arasındaki çocukların kendilerini kontrol edebilme ve duygularını yönetebilme becerilerini ölçebilmek için marshmallow’dan faydalanmıştır. Araştırmanın amacı, hedefe ulaşmak için sabreden, bekleyen, kendini kontrol eden çocukların gelecekte nasıl bir birey olacağını keşfetmektir.
Bu testte çocuklar bir odaya teker teker alınarak masaya oturtulur. Önlerindeki tabağın içerisine de bir adet marshmallow konur. Daha sonra çocuğa açıklama yapılır: “Benim dışarıda halletmem gereken bazı işlerim var. İşlerim bittiğinde senin yanına geri geleceğim. O zamana kadar beni burada beklemeni istiyorum. Bu marshmallow’u yemeden beni bekleyebilirsen, odaya geri geldiğimde sana ek olarak bir tane daha vereceğim. Eğer benim dönmemi beklemeden bunu yersen geldiğimde sana başka marshmallow vermeyeceğim. Şimdi bir tane mi marshmallow yemek istersin, yoksa benim dönmemi bekleyip 2 tane mi?” Çocuğun açıklamayı anladığından emin olununca odadan çıkılır.
Çocuk odada marshmallow ile baş başa kalınca tabii ki ilginç sahneler ortaya çıkar: Kimisi koklar, kimisi parmağı ile sürekli dokunur, diliyle tadına bakar. Kimisiyse odada dolanır, gözlerini sıkıca kapatır, şarkı söyler, sandalyesinde dans eder. Bazıları ise daha gözetmen odadan çıkmadan marshmallow’u yer. Ancak araştırma burada son bulmaz. Yıllar boyunca bu çocuklar gözlemlenmeye devam edilir. Çünkü “Marshmallow’u yiyen çocuk ile yemeyen çocuk arasında okul başarısı açısından fark mıdır?” sorusu araştırmacının kafasını kurcalamaktadır. Sonuç oldukça çarpıcıdır: Marshmallow’u o anda yemeyip ikinciyi hak eden çocuk okulda daha başarılıdır ve sosyal ilişkileri ile problem çözme becerileri daha gelişmiştir.

Başarının anahtarı zevki erteleyebilecek güce sahip olmakta gizli gibi görünüyor. Yani yıl sonundaki karne notlarının yüksek olması ya da üniversiteye – liseye giriş sınavında başarılı olmak gibi uzun vadeli hedeflere ulaşabilmek için çocuğun tutku, sebat ve sabır ile hareket edebilmesini sağlamak işin özü.

Geleceğin hayal olarak kalmayıp gerçeğe dönüşebileceği başarılı günlerinizin olması dileğiyle…