Son yazımda şöyle bir aralık vardı: 'İşçi olmana karşın, devamlı sermaye partilerine oy verirdin ve ben, buna hem şaşar hem de kızardım. Halkın yüzde 90'ı Amerikan emperyalizmine karşı; ama hala seçimleri Amerikancı partiler...

Son yazımda şöyle bir aralık vardı:
“İşçi olmana karşın, devamlı sermaye partilerine oy verirdin ve ben, buna hem şaşar hem de kızardım. Halkın yüzde 90’ı Amerikan emperyalizmine karşı; ama hala seçimleri Amerikancı partiler kazanıyor. Yakın tarih iyi öğrenildiğinde, sanırım pek haksız da sayılmazsın. Aristokrasi’den kurtulamamış, halktan kopuk; Asker, Yargı, CHP ve Cumhuriyet Gazetesi’nin sermaye partilerine dolaylı desteğini şimdilerde anlıyor ve görebiliyorum. Sayelerinde biz, bu tür iktidarları hep hak ettik. Bir bedel ödeniyor, en çok da ülke aydınları eziliyor”.
“Sen bari yapma” eleştirilerine yanıtımdır.
Asker, 12 Mart ve 12 Eylül’de solun üstünden silindir gibi geçti. Dönemin İç işleri Bakanları’ndan birinin, ‘Geceleri rüyamda solcu avına çıkıyorum’ lafı hala hafızalardadır. ‘Sağın alternatifi, sağdır’ düşüncesi, asker sayesindedir. 24 Ocak kararları, silah gölgesinde uygulanmıştır. Bugüne değin yapılan özelleştirmeler, yağmalamalar, kayırmalar, hırsızlıklar Mecliste güçlü sol muhalefetin olmamasındandır.
Yargı’nın bağımsız olduğunu söylemek mümkün müdür? ‘Türkiye’de hukuk terörü var’ diyen Bedrettin Dalan’a yanıt veren, ne bir hâkime, ne bir savcıya, ne de bir avukata rastladım. Habur’da çadır tiyatrosu kurar gibi açık hava mahkemesi kurmak, bu meslek grubunda çalışanlara yakışmamıştır.
CHP yargısız infazlar, faili meçhuller, işkenceler karşısında daha aktif politikalar yerine, sessizliği tercih etmiştir. Emeğe ve işçi sendikalarına karşı daha duyarlı olmak yerine, kurultay sonrası arabesk sermaye örgütüne brifing vermeyi tercih ederek, halkla kucaklaşamazsınız. ‘Limon gibi sıkılan’ halka ‘Toprak işleyenin, su kullananın’ sloganıyla çıkan partiyi ara ki bulasın.
Sağ iktidarlar sayesinde, ‘Bir çakıl taşını vermem’, ‘Ezan susmaz, bayrak inmez’ debelenmeleriyle ülkenin geldiği nokta, iç karartıcıdır. ‘PKK’ye yardım yapıyorlar’ bahanesiyle vurulanların eşleri, milletvekili oldular. Sivas katliamına dolaylı veya dolaysız olarak karışanların bir kısmı da Meclis’te… İşkence gören bir belediye başkanın eşi, neredeyse Orhan Pamuk gibi Nobel ödülü alacaktı! Demokrasiye yatırım yapmayan arabesk sermaye ve sığ siyasetçiler, yurttaşları canından bezdirmiştir. İktidara payanda mantığıyla yapılan siyaset, oy verdiğim CHP’yi umut haline getirmiyor. Demokrasi, hak, hukuk ihlalleri yapan iktidarlar yerine halk, neden CHP’yi cezalandırıyor? Düşünülmesi gereken ironi, budur.
Hala okuru olduğum Cumhuriyet Gazetesinin bazı yazarları, sınıf atlayarak akil adam oldular. Gazeteyi eleştirdiğimizde, ‘Demokrasi adına, her türlü düşünceye yer veriyoruz’ diye savunmaya geçtiler. Kurtuluş Savaşı’nın Yenigün’ü, bazı yazarları sayesinde geçmişine ihanet etti.
Asker, Yargı, CHP ve Cumhuriyet Gazetesi; bu kurumlar, ülkenin olmazsa olmaz kurumlarıdır. Ülkenin yine bu kurumlarla aydınlığa çıkacağına inanıyorum. Bu kurumlar ‘Halk ne yer, ne içer, nasıl yaşar’ diye düşünemeyenlerin, burunlarından kıl aldırmayan aristokrat kafaların barınabileceği yerler değildir.