SALVATORE Adamo'nun 'Tombe la Neige” (Kar yağıyor) parçasını bir arkadaşım twitter'de paylaşınca anımsadım. İtalyan-Belçikalı sanatçının daha sonra 'Her yerde kar var” adıyla Türkçe olarak seslendirdiği bu güzel...
SALVATORE
Adamo’nun “Tombe la Neige” (Kar yağıyor) parçasını bir arkadaşım twitter’de paylaşınca anımsadım. İtalyan-Belçikalı sanatçının daha sonra “Her yerde kar var” adıyla Türkçe olarak seslendirdiği bu güzel parçayı hangi koşullarda dinlediğimi düşündüm…
İçinde “Dışarda kar yağıyor ve bu gece sen yine gelemeyeceksin” gibi hüzün dolu sözler içeren şarkı, tam tersine, biz ilk gençliğini yaşayanlarca neşeyle dinlenirdi. Ayrışmanın olmadığı bir ülkede yaşıyorduk, bu parçanın radyolarda çalındığı günlerde. Geleceğe umutla bakılan, insani kalitelerimize güvendiğimiz, onu Batı insanıyla buluşmada en büyük artımız olarak gördüğümüz yıllardı.
Batının tüketim değil, çağdaş değerlere, insana, emeğe, sanata saygı duyan; sevgiyi, aşkı kışkırtan, belki de bu yolla üretici kılan yönüyle kabul görüldüğü zamanlardaydık. Ve böylesine basit tınılı aşk şarkıları özendiğin, hedeflediğin bir geleceğe ait ilham ve sevinç kaynağın olurdu; o kadar…
Kuru sıcak yaz aylarında esen poyrazın dinamizmiyle gelirdi bu güzel şarkı. Enerjisini artırır, dünyaya bakışını daha olumlu kılardı insanın. Şimdilerde ise aynı duygularda değilim bu parçayı dinlerken… Bir kara Lodos gibi ülkenin üstüne çöken o ağır hava, parçanın sözleriyle uyuşmaya başlıyor artık; gelmesinden umut kesilen sevgili örneğindeki gibi …
Bu şarkıyı elimin altından hızla kayan bir vatan toprağına yazılan ağıt gibi dinliyorum. Tam da dünyaya eklemlenme düşleri kurarken, bırakın dışlanmayı, uzay boşluğuna bırakılmaya hazırlanılan bir ülke vatandaşı gibi hissediyorum kendimi. “Hayır, biz öyle değiliz!” diye haykırmak geliyor içimden.
Tasada sevinçte bizi bir kılan her türlü değerin elimizden alındığı, başkalaştırılıp yozlaştırıldığı, onları artık savunamaz hale geldiğimiz bir dönemdeyiz. Ortak mutluluk oluşturabilecek, gurur duyulabilecek simgelerin darmadağın edildiği…
Mesela futbol milli takımımıza düşman ettiler bizi! Herkes gibi kafası karışık bir genç olan Arda Turan’ı yuhalattılar bize. Kimi zaman sahada namaz kılan, kafasına estiğinde özgürlükçü mesajlar veren çocuğu. Batılı olmayı öğrendiğini zannettiğin anda Türk, yani kendinden olana başka bir davranışın geçerli olabileceği kafasını hala taşıyan, böylece seyirciyle olumsuz ilişkiye girebilen bir sporcuyu.
Ramazan ayını fırsat bilip, sonbahar ayına kadar yükseltmeyi planladıkları savaşın ilk işaretlerini, Nişantaşı Firuzağa’da müzik dinleyen gençlere saldırarak verdiler. Bu ülkede yalnızca aşk şarkıları değil, başta “venceremos” (kazanacağız), “ciao bella” ve son mısrası, “Gün gelir, gün gelir zorbalar kalmaz gider” diye biten 1 Mayıs marşlarını da çalmaya hazırlanan lise gençliğini yok etme planlarını yapmaktalar…
Kendi şarkılarını dinleyen gençlere, sokağa salınan zorbaların saldırdığı Radiohead grubunun söylediği gibi; gün gelecek, "bu tür davranışlar ilkel çağlarda yaşanmıştı" diyeceğiz. Zorla dayatılan yaşam şartlarının bu coğrafyaya uymadığını bir kez daha görecekler. Umutları tüketmek yok…
Siz yine de “Tombe la Neige” parçasını, son virajdan önce YouTube’dan indirip dinleyin, ne dediğimi anlayacaksınız…