KARAKTERİ oturmamış veya hiç olmayanların, kişisel menfaat ve çıkarları uğruna yapamayacakları şey yoktur. Rekabet ortamının artması ile etraftaki taklacıların da sayıları artıyor hiç şüphesiz. Taklaların birinci sebebi mevki...
KARAKTERİ
oturmamış veya hiç olmayanların, kişisel menfaat ve çıkarları uğruna yapamayacakları şey yoktur.
Rekabet ortamının artması ile etraftaki taklacıların da sayıları artıyor hiç şüphesiz. Taklaların birinci sebebi mevki ya da çıkar elde etmeye çalışmak. Bunu bilgi ve beceriyle yapamayacağı için ilgiliye yakın durarak gayelerini gerçekleştirme hesabı kuruyorlar.
Ee tabii yetkili konumda bulunanlar da kendilerini pohpohlayan bu kişilere itibar etmekten çekinmiyorlar. Onları hep yanında istiyorlar.
Yani taklane yazık ki işe yarıyor. Ne ailede, ne şirkette, ne de kamuoyunda takla atarakyükselenlere hiçbir tepkinin olmaması da taklacılarınekmeğine yağ sürüyor.
Makam ve mevki sahiplerine olan parandeleri, taklacı güvercinlere taş çıkarır niteliktedir. Bu taklacıları toplum içerisinde ayırt etmek de oldukça kolaydır.
İlk olarak, herhangi bir organizasyon ve etkinliklerde en ön saflarda yer tutmaya çalışırlar, yetkili kişinin yanında pozisyon alarak fotoğraf karelerine girme çabaları ile kendilerini hemen fark ettirirler.
Sık sık konuşmalarda, takla manevrası için zemin arayışına giren bu tür insanlarda övgü dolu sözlerinin bir kantarı yoktur. İşinin olduğu bir kişiye bir anda milletvekili, bakan yakıştırması yapabilecek kadar da topuzu kaçırmış olmasıyla ayırt edilebilirler.
İşlerini gördürebilmek adına sosyal medya hesabında sıklıkla, ilgili kişilerin resimlerini, sözlerini paylaşarak, taklaları ardı ardına atarak, rekorgirişimlerinde bulunabilirler.
Hatta daha ileri gidebilecek kapasiteye sahip bu kişiler, çıkarları uğruna yanında bulunanlara bile sırtını dönerek, dostlarının düşmesini isteyenleri bile destekleyecek düzeyde performans sergilerler.
Bu taklacıların en ayırt edici özelliklerinden biri de, işlerini gördüremediklerinde ilgili kişilere en büyük düşman kesilirler. Elinden gelen her türlü girişimde bulunarak, elinin uzandığı her yerde dedikodu ve kötüleme serisine başlayarak, taklayı sonlandırırlar.
Örnekleri vermekle bitmez, ayırt edilmeleri oldukça kolaydır. Olduğu yerde dururken, sırf göze girebilmek için olimpiyat atletlerine taş çıkarırcasına yerinden fırlayarak karşılama yapar, övgü resitallerine devam ederler.
Nerede ne zaman duracaklarını iyi bilirler, bir etkinliğe katılacaklarında en arkadan çıktıkları yolda, hedefe yaklaştıklarında son düzlükte, Usain Bold’u kıskandıracak bir enerji ile atağa kalkarak ilk elleri sıkan isim olurlar.
Say say bitmeyecek kadar çok bu taklacıların maceraları.
Şöyle de bir durum vardır ki; yerinde yapılan bir övgünün üçüncü bir kişi tarafından takla olarak nitelenme olasılığı da bulunmaktadır.
Çok istediği halde çeşitli nedenlerle otoriteye yakın olamayanların bir kısmı otorite ile yakın ilişki içinde olanları kolayca takla olarak niteleyebiliyor.
Nitekim günlük yaşamda kendisinin kuramadığı bir yakınlığı başkası kurduğunda kıskançlık nedeniyle o kişiyi takla olarak niteleyenlerin bulunduğu görülmektedir.
Toplumda kendi bilgi birikimleri ile bir yere varamayacaklarını anlayanlar, taklaları ve maddiyatları ile bir yere gelebileceğini zannederler. Aslında kulaktan dolma bilgilerle, günlük 200–300 kelime haznesinden dışına çıkamayacak kapasitedirler.
Dünya görüşü ve önerileri sosyal medya ile sınırlı olan, ayırt edilmesi kolay olan bu türlere, toplum nezdinde değerleri hak ettikleri şekilde verilmelidir ki, asalak kitlelerin oluşmasının önüne geçilmelidir.
Sayıları ve yaşam alanları genişleyen bu türlerin önüne geçmek, başta hangi konumda olursa olsun bu taklacı güvercinlere gerekli tavır ortaya konulmalı, egoları okşayan sözlerinin, hediyelerinin etkisinde kalınmamalıdır.
Şimdi, etrafınıza bir bakın bakalım, kaç taklacı güvercin göreceksiniz?