Yarın seçim günü, karar zamanı! Türk milleti, kendi kaderini tayin edecek! Milletler, kaderlerin tayin etmek hakkını uzun, kanlı mücadeleler sonunda elde ettiler. Bu konuda Türkiye için en kritik tarih 1919 idi. Kaderimiz Sevr'de yabancı...

Yarın seçim günü, karar zamanı! Türk milleti, kendi kaderini tayin edecek!
Milletler, kaderlerin tayin etmek hakkını uzun, kanlı mücadeleler sonunda elde ettiler. Bu konuda Türkiye için en kritik tarih 1919 idi. Kaderimiz Sevr’de yabancı devletler tarafından tayin edilecek ve dayatılacakken, Mustafa Kemal ve arkadaşları makus talihimizi yendiler ve ondan sonra türlü badireler atlatarak, bugüne gelindi; yarın ve sonrasında kaderimizi tayin etmek için, ateşle imtihan edileceğiz. Bundan önceki hiç bir seçimde seçenek bu kadar hayati –hatta ölümcül- olmamıştı: Makus talihimizi yenecek miyiz? Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti yaşayacak mı? Bundan önceki seçimlerde çok çetin kavgalar olmuştu ama sonunda demokratik olarak ülkeyi yönetecek iktidar seçilmişti… 2002 ve 2007 seçimlerinde de böyle oldu… Ancak, Erdoğan’ın itiraf ettiği gibi “Amacına ulaşınca” terk edilecek. Sözde, demokrasi tramvayına bildirilmiş, oy çokluğuyla AKP iktidara geldi. Erdoğan, 9 yıla yakın mutlak iktidarını sürdürdü.
Halkımız oy verirken, bu yılların gerçekçi bir muhasebesini yapacak ve kaderlerini buna göre mi tayin edecek? Liderler bu seçim kampanyasında şimdiye kadar görülmedik ölçülerde “vaatler yarışına” girdiler. Bu, her ülkede olağandır… Ama halkımız bu “vaatlerin” ne dereceye kadar gerçekçi veya hayalı olduğunu idrak edebilecek mi? Mesela, Erdoğan’ın “Çılgın projelerinden" etkilenecek mi, dağıtılan yardım, erzak paketleri onları etkiler mi?
Seçim mitinglerinde söylenenleri, bu seçimlerde söz konusu olan-olması gereken faktörleri analiz etmek için vakit çok geç! Seçim sonuçlarını tahmin etmek de çok güç! Ama şunu söyleyelim: Dünya seçimler tarihinde, bütün tahminleri, kamuoyu araştırmalarını alt üst eden mucizeler olmuştur. Fakat görünen o dur ki, eğer AKP gene birinci parti olarak çıkarsa, parlamentoya 367 milletvekili sokarsa bunun sonuçları ülke çıkarları, TC’nin geleceği açsından hayırlı olmayacaktır. Sonuç, Erdoğan’ın “Padişahlığı”, “Türklük” kavramının değiştirilmesi olacaktır. Ülkenin geçmekte olduğu “ateşten çember” içinde de Türk Ordusu vardır. Erdoğan, gene mutlak iktidar olursa, bu “başarısıyla” pervasız diktatör olursa… TSK hususundaki tasavvurları ballı son konuşmalarında gizlemeye bile lüzum görmedi.

***

“Ödünç zamanda” yaşadık. Karar günü geldi, çattı... Tarih düşüyorum, 12 Haziran’dan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Alacaklılar –çoğu sahte senetlerle- kapıya dayanacaklar! Karanlıkta ıslık çalanlar, “Hamamda türkü çığıranlar” görecekler ki, boş kubbede nahoş sedalar, şeyler kalmış!

***

Seçimlerden AKP’nin birinci parti olarak çıkması, gene mutlak iktidar olması “küçük kıyamet” fakat asıl APO’nun tehditlerini yabana atmayın. 15 Haziran'dan sonra da “Büyük Kıyamet” yani iç savaş. Bu savaşın provası yapılmakta. Maksat da belli: Yabancı güçleri davet!
Acıdır bunları söylemesi ama seçmenlerin yarın oy verirken, acı hakikatleri bilmelerinde yarar var. Milletin, kendilerinin kaderini tayin edecekler… Makus talihimizi yenecekler mi? Yoksa kadere teslim mi olacaklar? Aslında necip halkımız, kendi kaderini tayin ederken aptal olmadığını da ispat edecek inşallah! Bu, bir “Olmak mı, olmamak mı?” sorunu!