İKİ gün süren dar kapsamlı 'Sevdiğim Şeyler Listesi” yazı dizisine gelen 'Devam etsin” taleplerinden dolayı, bugün 'Sezon Finali” ile sizlere veda ediyorum. Bir de, müsaade buyurursanız, vücut motorunu rektifiye etmek için...

İKİ

gün süren dar kapsamlı “Sevdiğim Şeyler Listesi” yazı dizisine gelen “Devam etsin” taleplerinden dolayı, bugün “Sezon Finali” ile sizlere veda ediyorum.Bir de, müsaade buyurursanız, vücut motorunu rektifiye etmek için bugünden itibaren bir süreliğine izne ayrılıyorum.Gidip de dönememek, dönüp de bulamamak var, benden yana hakkınız helal olsun, sizler de hakkınızı helal edin lütfen.Hazırsanız başlıyorum.İşte, “Sevdiğim Şeyler Listesi – Bölüm 3- Sezon Finali.”***

BİR-

Günümüzde ismi değiştirilen, 80’li yılların ünlü Gaziantep Kenan Evren Ortaokulu’na başladığım sene sınıf öğretmenim olan, üç yıl boyunca da Türkçe dersimize girip şu anki edebi kapasitemi borçlu olduğum pek kıymetli hocam, Alanyalı Osman Çağırıcı ile haftanın en az üç günü her karşılaşmamızda gözünün içine bakıp, kendimi, “Haddeden geçmiş nezaket, yâl û bâl olmuş sana” cümlesinin can bulmuş haline bakıyormuş gibi hissetmeyi.***

İKİ-

“Madde yok olmaz, sadece çevresel şartlardan dolayı şekil değiştirir” fizik kuralından hareketle, Sultan Alaaddin Keykubat’ın 1200'lü yıllarda kullandığı kişisel eşyalarının şu an hangi şekilde ve nerede olduklarını düşünürken gelen, “Kardeş, ne olacak bu Alanya siyasetinin durumu?” sorusuyla irkilip Matrix’e hızlı dönüş yapabilme kıvraklığımı.***

ÜÇ-

Başrolünde Raj Kapoor ve Nargis’in oynadığı 1952 Bollywood yapımı Avare filmini yakın çevremden sadece benim ve babamın biliyor ve seviyor olmasını. Baş başa kaldığımızda, sanki bir devlet büyüğüne suikast düzenleyecek iki haşhaşi sessizliğinde fısıldayıp, “Raci’nin kuyumcudan çaldığı kolyeyi Selma’ya verdiği sahne var ya, hadi ona içelim” demelerimizi.***

DÖRT

- Damlataş Güzelyalı Caddesi’nin girişindeki Grand Okan Otel’in önünden her geçişimde, otel inşa edilmeden önce, şimdiki lunaparkın o arazi üzerinde olduğu günleri anımsamayı, yeni nesil bilmez, cep harçlığımın neredeyse tamamını coyistikli atari makinelerinin jetonlarına yatırdığım günleri özlemeyi.***

BEŞ-

The Godfather (Baba) üçlemesinden en çok Baba 2’yi sevmemi, buna mukabil, “Keşke ne okuduğunu ve ne izlediğini unutturan bir hap icat olsa da onu içip en sevdiğim kitapları ve filmleri sanki ilk kez izliyormuş/okuyormuş lezzeti alsam” diye hayal kurmalarımı, amatör sinefil halimle Baba 2’de kendime rol model olarak Al Pacino’yu mu yoksa Robert De Niro’yu mu alacağıma 30 senedir bir türlü karar veremeyişlerimi.***

ALTI-

90’lı yılların başında, nereli olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığım, (Orman İşletme Kavşağı girişi Yalı Taksi yanındaki otobüs durağında geceleri bekleyenlerin atası sayılabilecek), Alanya’nın meşhur Eray’ının bir dönem tıpkı Elvis Presley gibi “Öldü”, “Yok bilader ölmemiş”, “Bizim bi arkadaş Antalya’da görmüş” geyiklerine malzeme edilmesini anımsamayı.***

YEDİ-

90’lı yıllarda patlak veren Kuşyuvası Cinayetleri’nden hemen sonra, Alanya hudutlarında yaşayan yerli halkın uzun yıllar hem kendilerinin hem de çocuklarının minibüse binme konusunda yaşadıkları tereddüdü genç muhabir arkadaşlara anlatmayı.***

SEKİZ-

“Genç muhabir arkadaşlar” demişken… Mesleğe başladığım sene, çalıştığım kurumun henüz bilgisayarla tanışmamış olmasını, kurumdaki çalışan tek daktiloda haber yazmak için sıra beklediğimizi, o yıllarda henüz cep telefonu icat olmadığı için kurumla veya diğer muhabir arkadaşlarla haberleşmek için jetonlu telefon kulübelerini kullandığımızı genç arkadaşlara anlatmayı, onların beni dinlerken “Vah vah, artık emekliliği gelmiş amcanın” der gibi bakıyor olmalarını.***

DOKUZ-

Disko deyince “Gerçi şimdi hepsi kapandı ama bizim zamanımızda İskele’deki Zaph Hahn’a, Dinek’teki Flamingo’ya, Tosmur Dimçayı’ndaki Coloni’ye gitmeden diskoya gitmiş sayılmazdın aslanım” diyerek yeni yetmelere hava atıp keyiflenmelerimi.***

ON-

Günümüzde kapanan, Bankalar Caddesi üzerindeki Şal Pastanesi’nde çocuk aklımızla pastane nişanları yapmayı, flörtün bir üst kademesine geçip karşı cinse niyetimizin ne kadar ciddi olduğunu gösterme maksatlı, sözde düğünümüzü de Belediye Çay Bahçesi’nde hiç tanımadığımız yüzlerce misafir yabancılığında yaptığımız günleri hatırlamayı.***

ON BİR-

Değerli köşe yazarı büyüğümüz Diş Hekimi ve Yeni Alanya’daki köşe müttefikim Fevzi Açıkalın’ın, söz konusu Alanya ise o anlarda nasıl hassas olduğuna tanıklık etme lüksümü.***

ON İKİ

- Bakın “eski” demiyorum, “bir önceki” Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu’nu eleştirdiğim köşe yazılarından sonra gerek telefonla, gerek yüz yüze sohbet ettiğim pek çok kişinin, “Nasıl oluyor da böyle cesaretle yazabiliyorsun, tebrikler” demelerinin ardından, “Ben de sizi anlamıyorum. Nasıl olup da bu kadar cesaretsizsiniz” diye posta koymalarımı.***

ON ÜÇ-

Adem Başkan’ın ay'ın durumuna göre değişen lunatik hallerini. Örnekse… Aynı muhabirin objektifine sabah “Kafamı bozmayın, alayınızın kökünü kazırım” der gibi asabi bakarken, öğleden sonra kahkaha atmasını, buna mukabil, akşama doğru sol gözüm kalk gidelim, sağ gözüm otur oturduğun yerde der gibi bakışlar atmalarını.***

ON DÖRT

- Metro’da, Kipa’da, Bim’de, Şok’ta, Migros’ta içi tıka basa dolu alışveriş arabasını hanımıyla veya çocuğuyla ittirirken gözlerimle “Yakaladım seni” bakışı attığım herhangi bir meslek odası başkanının, “Bu anı hiç yaşanmamış sayalım mı kardeş?” der gibi bakmalarını.***

ON BEŞ-

AKP

’li Kerim Kılınç ile

MHP

’li Osman Doğan’ın onca çabalarına rağmen siyasette yüzlerinin gülmemesi karşısında aldıkları “Bu kayıplar bize vız gelir tırıs gider” tavırlarını.***

ON ALTI

- Buna mukabil, Hasan Sipahioğlu ile Adem Murat Yücel’in her tarafından bal damlayan siyasi şanslarını.***

ON YEDİ

- Musa Özdemir’in dobralığını, Hüseyin Güney’in efendiliğini, Hasan Sipahioğlu’nun sağ gösterip sol vuran adam imajını,

ODTÜ

Siyaset Bölümü mezunu Mustafa Berberoğlu’nun onca eğitim ve deneyime rağmen hep heyecanlı olduğu hallerini, Şevki Türktaş’ın şalvarla, yaka bağır açık bir halde genel başkan karşıladığı özgüvenini, kardeşi Şefik Türktaş’ın “Acaba bu adam gece uyurken de mi gülüyordur?” sorusunu akıllara getiren sürekli gülen yüzünü, Hüseyin Yıldız’ın ince ve tam on ikiden vuran esprilerini,

MHP

İlçe Teşkilatı yöneticilerinin sünnet, nişan, düğün vb gibi törenlere cümbür cemaat gitmelerini, mekâna girerken sanki fonda Deli Yürek dizisinin jenerik müziği çalıyor da biz duymuyoruz gibi duran yürüyüşlerini ve halkı selamlamalarını.***

ON SEKİZ-

Tosmur’un hırçınlığını, Cikcilli’nin lüks siteler ile gecekonduyu aynı potada eritiyor olabilmesini, Oba’nın turuncusunu ve Hayri Doğan’ını, Kestel’in Badem’ini, Çıplaklı’nın şehre uzak mı yoksa yakın mı olduğuna karar veremeyişlerimi, Mahmutlar’ın kozmopolit yapısını, Kargıcak’ın en lüks oteller içindeki garibanlığını, Demirtaş’ın bol “marketli” çarşısını, Okurcalar’ın Manavgat’la hiç bitmeyecekmiş gibi duran gizli flörtünü, İncekum’un çadır kampını, Avsallar’ın yeşilini, Türkler’in yönetimi adeta babadan oğula geçen küçük bir prenslikmiş gibi algılamamı, Güzelbağ’ın “orda bir köy var uzakta” şiirinin vücut bulmuş hali gibi durmasını, “Payallar’ın yıllarca neden bir belediye ile yönetilmiş olduğunu düşünmeyi, Konaklı’nın Başkent Tatil Sitesi’ndeki tatlı anılarını, Emişbeleni’nin Nurettin Uludağ’ını…***

ON DOKUZ

- ANAP iktidarda olsa belediye seçiminde oyunu gidip

DYP’

ye veren,

DYP

iktidarda olsa

ANAP

’ı seçen,

AKP

geldiğinde bin bir vaade karşın gidip oyunu yine

ANAP’

a veren, “

ANAP

kapandıysa sıkıntı yok” deyip

AKP’

ye gram yüz vermeden oyunu bu kez

MHP

’ye veren Alanya seçmeninin iflah olmaz muhalefetini.***

YİRMİ-

ALTSO

Başkanı Mehmet Şahin’in heyecanını, azmini,

ALTSO

Başkan Yardımcısı Ali Kamburoğlu ile Serdar Uygun’un muadillerine inat geri planda durup ön plana çıkmayan efendiliklerini.***Ve son olarak sevgili seyirciler.“Alanya’da Sevdiğim Şeyler Listesi”nin aslında ilk sırasında sizler varsınız.Sizin desteğiniz, motivasyonunuz ve katkınız olmasa inanın Yeni Alanya’nın 10. ve 11. sayfasını yaklaşık 6 yıldır bu kadar zevkle hazırlayamazdım.Arkadaşlarıma ve mesai arkadaşlarıma her zaman söylediğim gibi, ben hayatta en çok zevk aldığım işi adeta bir hobi gibi yapıyorum, sağ olsun, Yeni Alanya Ailesi üzerine bir de “maaş” adı altında para veriyor.İyi ki varsınız, iyi ki benimle ve bizimlesiniz.Alanya’da hoşuma giden daha yüzlerce konu var, onları da inşallah dönüşte paylaşırız.26 Ağustos Salı görüşmek ümidiyle.Şimdilik hoşça kalın.