İLKBAHAR'IN bitip yaza merhaba dediğimiz şu günlerde, diyelim ki o akşam daha önemli bir işim yoksa en sevdiğim şeylerden birisi de uydudan yayın yapan kent televizyonlarını izlemek oluyor. Bu konudaki tespitim şudur. İç Anadolu'daki...

İLKBAHAR’IN bitip yaza merhaba dediğimiz şu günlerde, diyelim ki o akşam daha önemli bir işim yoksa en sevdiğim şeylerden birisi de uydudan yayın yapan kent televizyonlarını izlemek oluyor.
Bu konudaki tespitim şudur.
İç Anadolu’daki bölgesel TV’ler kafayı tamamen futbola takmış durumdalar. Sabah akşam kendi şehirlerinin ismini taşıyan futbol takımına şekil veriyorlar, yönetime, teknik heyete ve hatta futbolculara üç beş saat ayar çekiyorlar.
Karadeniz’deki TV’lerde mahalli sanatçıların kliplerini izlemek çok daha keyifli. Nedense hep aynı fona sahip şarkılar ve kemençe eşliğinde söylenen türkülerle stüdyo bir coşuyor, bir coşuyor, sormayın gitsin.
Ege TV’lerinde kültür sanat programları revaçta!
Trakya’da ise “Nassın be yaaa” diye söze başlayan sunucular eşliğinde, belki 30 senedir “Aman bre deryalar” diyen Arif Şentürk’ün kopyası düzinelerce genç yaşlı şarkıcı sabah akşam eğleniyor.
Bu arada Karadeniz’e hitap eden TV’lerde son günlerde dikkatimi ilginç bir husus çekiyor.
Örneğin TV’nin birinde, “Uluslararası Fındık Festivali” alt başlığı ile üç beş saat ilginç görüntüler veriliyor, bir diğer Karadeniz TV’sinde “Uluslararası Yeşil Çay Şenliği” alt başlığı ile adeta fındıkçılara nazire yapılıyor.
Ekrana daha dikkatli bakıyorum, “uluslararası” denilen festivale Karadeniz’e kıyısı olan Rusya’dan, Gürcistan’dan, Ukrayna’dan ve Moldova’dan birer halk oyunu ekibi gelmiş, ülkelerine özgü kostümlerle şehrin en işlek caddesinde, ellerinde hangi ülke olduklarını gösterir tabela ile yürüyorlar.
Sonra şehrin valisi ve belediye başkanı kürsüye çıkıp “Ülkeler arası dostluk” konulu müthiş sosyal içerikli birer konuşma yapıyorlar.
Konuşmalar bitince yörenin artık dip boyası gelmiş, saçlarının üst kısmı laciverde çalan siyah olan ve en son kaseti 80’lerde çıkmış olan amcalar ve teyzeler çıkıp son kozlarını kullanıyorlar.
Şenlik siz deyin bir gün, ben diyeyim üç gün falan sürüyor.
Falanca ülkeden gelen filanca profesyonel halk oyunları ekibine ederleri ödenip başka bir “uluslararası” festivale uğurlanıyor, e tabi bu şenlik, ilgili belediyenin faaliyet raporuna “Bilmem kaç yüz bin TL harcadık” şeklinde kayda geçiriliyor.
Peki, canım Türkiye’min falanca ilinde filanca uluslararası festival veya şenlik yapıldığından, hemen yanı başındaki komşu şehrin haberi var mı?
Cevabı ben vereyim: Yok.
Ama adı niyeyse uluslararası!
Zannedersin ki tüm dünya Cannes Film Festivali misali o hafta bu şenlikten haberdar, bütün bölgesel ve dünya medyası bu kıytırık festivalden/şenlikten söz ediyor.
Alakası yok.
Hazır, şenlikten ve festivalden laf açılmışken, bu hafta Alanya'da yapılıp tamamlanan 13. Uluslararası Turizm ve Sanat Şenliği’nde siz eğlendiniz mi bilmiyorum ama ben bu yıl da tıpkı geçen yıllarda olduğu gibi büyük keyif aldım.
Hadise’yi, Sinan Akçıl’ı, Hüsnü Şenlendirici’yi, Şevval Sam’ı dinlerken adeta kendimden geçtim, mest oldum.
Hele İbrahim Tatlıses’in oğlu İdo’nun DJ olarak geleceğini öğrenince üç gün yemeden içmeden kesildim.
İsmi “uluslararası” olduğu için şenliğin başladığı gün İskele’ye koşuverdim.
Gözüm; Amerika’dan, Brezilya’dan, İtalya’dan, Fransa’dan, Hindistan’dan, Avustralya’dan, Japonya’dan ve dünyanın bilumum memleketlerinden gelen “uluslararası” konukları aradı, fakat göremedim.
“Sağlık olsun, üç beş kardeş şehir de beni keser” deyip şehrimize bu mutluluğu yaşatan Alanya Belediyesi’ne binlerce kez teşekkür ettim.
Şenlik bitip de evli evine köylü köyüne dönünce kafama şu soru takıldı: “Bu şenliğin Alanya Belediyesi’ne maliyeti nedir? Kaç para harcanmıştır? Hadi diyelim ki konaklamalar Damlataş’taki hısım akraba otellerine ücretsiz ihale edildi. Peki, uçak biletiydi, havaalanından karşılama/uğurlamaydı, yeme içme masraflarıydı, sizce ne kadar tutmuştur? Sanatçılara, dicey İdo’ya kaç papel ödenmiştir? Onca paranın kaynağı nedir? Yoksa bizi yeni icat edilmesi muhtemel fatura bedelleri mi beklemektedir?”
Var mı bu sorulara bir cevabı olan?
(NOT: Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu dün sabah yeniden ve apar topar İstanbul’a gidince, Başkanvekili Kemal Dere’ye “Bu işin maliyeti nedir?” diye sorduk. Bugüne dek basından ve dolayısıyla kamuoyundan hiçbir şey gizlemeyen Kemal Dere, “Maliyet ile ilgili şu anda elimizde herhangi bir bilgi yok. Bazı sanatçıların sponsorları var. Şu anda kesin maliyeti ben de bilmiyorum, henüz çıkarmadık. Biz zaten birçok şeyi sponsorlar ile halletmeye çalışıyoruz” yanıtını verdi.)

***

‘What is this?’

FARZ edin ki Alanya’ya tatile gelmiş bir turistsiniz.
Diyelim ki şehir turu atarken otelinizden fazla uzaklaştınız ve dönüş için halk otobüsüne binmek istiyorsunuz.
N’aparsınız?
Elbette en yakın otobüs durağına gidip otobüse binersiniz.
Tabi otobüs durağını bulabilirseniz!
İşte, Alanya’nın Hal Kavşağı’na yakın bir bölgesinde, Alanya Belediyesi tarafından konulan sözüm ona bir otobüs durağı.
Ortalama 2,5 metre uzunluğa, 75 santim genişliğe sahip olan bu teneke parçasının otobüs durağı olduğunu nasıl anlayacaksınız?
Üzerinde ne Türkçe, ne Almanca, ne İngilizce, ne de Rusça hiçbir ibare yok.
12 ayın 365 günü Alanya’da yaşayan şehir ahalisi olarak bu teneke parçasının otobüs durağı olduğunu biz az buçuk biliyoruz, peki elin oğlu bunu nerden bilecek?
Bu fotoğrafı çeken vatandaşa turistler sormuş, “En yakın otobüs durağı nerede?” diye. O da eliyle bu tenekeyi işaret etmiş. Turist şaşırmış, “What is this?” demiş, vatandaşımız, “İt’s a bus stop” demiş. Turist de fotoğrafını çekmiş, “Bunu ülkemde herkese göstereceğim” deyip yürüyerek gözden kaybolmuş.
(NOT: Bu durak çok yakında uluslararası internet aleminde fenomen olmazsa, ben bu işi bilmiyorum demektir.)

***

‘İyi niyetinden
şüphemiz yok’

BİR süredir Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD) ile ilgili yazılar kaleme alıyorum da, ALTİD’den hiçbir cevap gelmiyor ya!
“Acaba yazılarımı okumuyorlar mı?” diye içim içimi yerken, dün işin sırrını birinci ağızdan öğrendim.
Dün sabah ALTSO binasının giriş kapısında ALTİD yöneticisi Hızır Bozdoğan’la karşılaştım.
Yazılarımı şehir dışında olsa bile internetten günlük olarak beğeniyle takip ettiğini söyleyip beni mahcup ettikten sonra, mevzuyu ALTİD’e yönelik yazılarıma getirdi.
“ALTİD’in paraları nereye gidiyor diye soruyorsun ya. İnan o kadar çok harcama kalemi var ki, işin içinde olan birisi olarak buna birebir ben şahidim” dedi.
“Abi bir cevap gönderin, yayınlayayım. Ama sizden hiçbir yanıt gelmiyor ki” dedim.
“İyi niyetinden şüphemiz yok. Cevap göndersek yayınlarsın ama hele şu ALTSO seçimleri yapılıp bitsin, gereken açıklamaları o zaman yapacağız. Şimdi yaparsak bu bilgiler ALTSO seçimlerinde malzeme konusu olur diye endişeleniyoruz” cevabını verdi.
Bu yüzden, ALTİD ile ilgili yazılara ALTSO seçimlerine kadar ara veriyorum, ilanen duyurulur.