Özgürlük yanlısıyım.

Her alanda, her konuda özgürlük taraftarı ve özgürlük savunucusuyum.

Amma…

Ama her şeyin bir sınırı, bir limiti olduğu gibi elbette özgürlüğün de bir sınırı var.

Ve o sınır mutlaka olmalı…

Aksi halde bugün okullarımızda görülen, yakışıksız tavır ve davranışlar kaçınılmaz olur.

Sözü, son yıllarda okullarımızda gördüğümüz disiplinsiz, yakışıksız tavır ve davranışlara getirmek istiyorum.

 

*    *    *

AKP İktidarı, ülkenin tüm fabrika ayarlarını bozduğu gibi okullarımızın fabrika ayarlarını da bozdu.

Bir anlamda eğitimin bir parçası olan disiplin anlayışını bozdu.

Bozmaktan öte laçka etti.

Bu anlayışı, bu sistemi bozma nedeni hepimizin malumu.

Nedir bozma nedeni mi?

??!!...

Nedeni şu.

Ülke kurum ve kuruluşlarına türbanı, sakalı sokmak; olabildiği ölçüde kravat takmayı ve takım elbise giyilmesini özgürleştirmek…

Bu uğurda başta okullarımız olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarımızda disiplin bozuldu.

… …

Disiplinsiz eğitim olmaz.

Disiplinsiz hiçbir görev, hiçbir organize, hiçbir etkinlik olmaz.

Alanya Cuma Pazarının bulunduğu alan, okullarımıza yakın bir alan.

Pazara gittiğim günlerde (ki genelde okullarımızın başlama saatlerine yakın saatlerde orada oluyorum) ders başlama saatlerine yakın zamanlarda kızlı erkekli guruplar halinde toplaşmış çocuklarımızı görüyorum.

Ellerde sigara, fosur fosur sigara içiyorlar.

Üzülüyor insan…

Bu durumu bir öğretmenimize söyledim, aldığım yanıt karşısında ağzım açık kaldı.

O öğretmenimiz bana, “…Devir sizin devriniz gibi değil artık. Şimdi okul tuvaletlerinde pervasızca içiyorlar ve biz MÜDAHALE EDEMİYORUZ…” dedi.

Şaştım kaldım.

“Şimdi bu durumda, eğitim bu işin neresinde kaldı?” demeden yapamıyor insan.

Bunun adı özgürlük değil.

Bunun adı disiplinsizlik.

Bunun adı laçkalık.

 

*    *    *

Bizim eğitim yıllarımızda; erkek öğrenciler kravat, kız öğrenciler fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi.

Saçlara jöle, tırnaklara oje sürülemez, spor ayakkabıyla okula girilemezdi.

Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah, cuma öğleden sonra okul müdürü konuşma yapar; özel günlerden biriyse, saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.

Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda "konuştuğun" (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünebilirdi.

Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı.

Gömlekler pantolonların, eteklerin içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.

Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline yollanırdı.

Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.

Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken zorlanılır, milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı.

Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerinin olduğu klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.

Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkarmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.

Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, Meydan Larousse, ana ya da Temel Britannica’lar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.

Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi. Okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için (bile) izin istenirdi.

Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.

Yerli malı haftalarında sınıf piknik alanına döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.

Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk.

Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır,kütüphanede okurduk.

Biz öğrenci gibi öğrencilerdik.

Saygılıydık…

Tertipli ve edepliydik...

Güzel öğrencilerdik biz.

Çok zor da olsa o dönemlerde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik.

 

OK