ÜLKEMİZ bir zamanlar tarım ve hayvancılık konusunda dünya devler liginde oynuyordu. Çünkü yeryüzünün her yönü ile en şanslı bölgesi Anadolu coğrafyasıdır. Yaradan ilahi gücün bize bir hediyesidir bu olumlu şartlar. Neresinden bakarsanız...
ÜLKEMİZ
bir zamanlar tarım ve hayvancılık konusunda dünya devler liginde oynuyordu.
Çünkü yeryüzünün her yönü ile en şanslı bölgesi Anadolu coğrafyasıdır.
Yaradan ilahi gücün bize bir hediyesidir bu olumlu şartlar.
Neresinden bakarsanız bakın, olumsuz bir durum asla söz konusu değildir.
Öyle ki, dünyada dışarıdan tarım ve hayvan ürünleri almadan kendisine yettiği gibi fazlasını üreten yedi ülkeden birisiydik.
Üstelik bu yedi ülkenin en şanslısı Türkiye’dir.
Çok acıdır dostlar, bugün geldiğimiz nokta ise 2.000'li yılların başından itibaren artık Türkiye dışarıdan en fazla tarım ve hayvan ürünü ithal eden ülkelerin en başında gelmektedir.
Bu duruma gelmemizde acaba kuraklık, deprem, savaş vs. gibi olağanüstü bir durum mu neden oldu?
Bildiğiniz gibi öylesi olağanüstü bir durum yaşamadık.
Üreticilerimiz de ölmedi, hepsi yaşıyor.
Bu faaliyetleri yürütmek için fırsat verilirse başaramayacakları iş de olmadığına göre, demek ki bir yerlerde affedilemez hatalar yapılmış.
O zaman haklı olarak soracaksınız, nerede yanlış yapıldı?
Hata, uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikasındadır.
Üstelik halen yanlışta ısrar edilmektedir.
Zira bu bilerek yapılan yanlışlardan birileri büyük oranda nemalanarak köşe olmaktadır.
Türkiye yılda 400 bin büyükbaş hayvan ithal ediyor.
20 binlik ilk parti Uruguay denilen devletten bir gemi ile getiriliyor.
Uruguay ülkemizin 4'te 1'inden biraz daha küçük, nüfusu ise 4 milyon civarında.
Hani hatırlarsanız, devlet başkanının yüzlerce makam aracı olmayan, o kadar uçağı olmayan, üstüne üstlük eski bir Volkswagen taksiyi de makam aracı olarak kullanan ve halkının arasında da korumalarla değil tek başına gezen, çiftlik evinde yaşamayı tercih eden, hak ettiği maaşının 10'da 1'ini alan, çok mütevazi bir devlet başkanının olduğu Güney Amerika kıtasının sondan ikinci en küçük ülkesidir.
İşte biz bu ülkeden büyükbaş hayvan satın alıyoruz.
Türkiye’nin dışarıya satarken uygulanan yanlış politikalarla dışarıdan tarım ve hayvan ürünleri alması milli bir utançtır.
Hatta milli utanç demek dahi hafif kalır.
Sevgili okurlar, utançlar sadece bu konuda değil.
Yunanistan’ın 2004 yılından bu yana Ege ve Akdeniz’de 18 ada ve 160 civarında kayalığımızı Lozan’a rağmen işgal etti.
Türk Lirası'nın dünyada en fazla değer kaybeden para olması.
Dış ticaret açığının rekor seviyede olması, yanlış politikalar nedeniyle terörün artması.
Bütün bunlar çok üzülerek ifade ediyorum dostlar, hepsi de milli utancımızdır.
Acı ama gerçek budur dostlar.
Ama bu böyle gitmez.
Bir yerlerden başlamamız gerek.
Bu ülke hepimizindir.
Hepimiz zarar görürüz.
Bunu unutmayalım.