"BİZ
yeryüzündeki şeyleri bir zinet yaptık ki, insanları imtihan edelim. Hangisi daha güzel bir amel yapacak." Kur'an-ı Kerim/Kehf suresi/7. ayet .../...
Sınavın süresi, insan reşit olduktan sonra son nefesini verene kadar devam eder. Ancak ölüm hali sınav süresine dahil değildir. Çünkü bu hal, Kur'an'da insanın aklı yerinde hareket ettiği bir hal olarak görülmez. Bu nedenle Yüce mevla Nisa suresi, 18. ayette bu durumu insanlara açıkça şöyle beyan etmiştir: "Yoksa kabahatleri yapıp yapıp da her birine ölüm gelince, işte ben şimdi tevbe ettim diyen kimselere tevbe yok, kafir oldukları halde ölenlere de tevbe yok. Bunlar, işte bunlara biz acı bir azap hazırlamışızdır."
Kur'an, farklı surelerde ve 32'ye yakın ayette aklı ileri sürdüğü için sınav edilenler öncelikle akıl sahipleridir. "Dünya hayatı bir oyundan, bir oyalanmadan başka nedir? Elbette ahiret yurdu korunanlar/muttakiler için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacak mısınız?" (En'am suresi-32. ayet)
Allah (CC) insanoğlunu Kur'an'daki bu ayetlerle devamlı surette uyarıp, sahip olduğu aklı kullanmasını öğütler. Aklını kullanmayanlar, ya da kötü amaçlarla kullanarak Allah'ın (CC) öğütlerinden nasiplenmeyenler için de mülk suresi 10. ayette der ki: "Ve ardından da 'Biz işitir veya akıl eder olsaydık, bu cehennemlikler içinde olmazdık' derler."
Akıl, insanoğluna Allah'ın (CC) verdiği en değerli varlıktır. Nasıl kullanacağını belirleyen insanoğlunun kendisidir. İyiye kullanmak da, kötüye kullanmak da onun isteği doğrultusundadır. Akıl, nefs-i emmare ile beraber hareket ettiğinde insan bataklığa doğru gider, nefsi mütmainne ile beraber hareket ettiğinde kurtuluşa doğru yol alır. Hangisi ile yolculuk yapacağı insanoğlunun kendisine kalmıştır. Mal, güç ve iktidar sevgini yüreğine yerleştirirse hiç şüphesiz ki gideceği yer bataklık olacaktır. Allah ve insan sevgisini yüreğine yerleştirirse, bu kez de gideceği yer kurtuluş olacaktır.
Mal, makam, güç, iktidar ve dil, bireysel değil toplumsaldır. Bunlar kullanılırken adil, cömert, doğru ve merhametli olmak asıldır. Bu takdirde Allah'ın (CC) hoşnut olduğu kullardan olunur. Fakat herhangi biri yanlış kullanılırsa bu kusur ya da kabahat çerçevesinde Allah'ın (CC) değerlendirmesine maruz kalır. Bizlere şah damarımızdan daha yakın olan Yüce Mevla bunu ayırt etmekte muktedirdir. Peygamber efendimiz (SAV) hadiste "Ameller ancak niyetlere göredir (Rüdani-Büyük Hadis Külliyatı/7922)" derken, buna işaret etmiştir. Ayrıca diğer bir hadisinde ise "Şüphesiz Allah kalıplarınıza ve sözlerinize bakmaz; O, amellerinize ve kalplerinize bakar. (7925)" diyerek tüm insanlığı uyarmıştır.
İnsanoğluna düşen görev, sınav süresini doğru kullanıp Allah'ın (CC) kafir, zalim ya da münafık diye hitap ettiklerinden olmamaktır. Bunların tevbe edip geri dönüşleri de çok zordur. Çünkü Yüce Mevla, Kur'an-ı Kerim'in bir çok ayetinde böyle olanların kalplerini mühürlediğini ifade etmektedir. Yani tevbe kapısını ona kapattığını söylemektedir. İşte bu yüzden geri dönüşleri imkansız hale gelir. Öyleyse yapılacak şey yüreklerimizi kötü huylardan, bedenimizi de kötü davranışlardan uzak tutmak olmalıdır. Kalbimizi kötü düşünce ve eylemlere karşı bizler önceden mühürlersek, Yüce Mevla'nın onu mühürlemesinin önüne geçmiş oluruz. Böylece hem kendimize, hem de insanlığa faydalı işler yapar, Allah'ın lanetlediklerinden olmayız.