HER ülkenin kendine has siyasi anlayışı vardır. Fakat siyasetin temel amacı tektir. Halkının refah ve huzurunu sürekli kılmak. Bütün siyasetçilerin görünürdeki amacı budur. Seçim zamanı halktan bu iddia ile oy isterler. Temel sloganları...
HER
ülkenin kendine has siyasi anlayışı vardır.
Fakat siyasetin temel amacı tektir.
Halkının refah ve huzurunu sürekli kılmak.
Bütün siyasetçilerin görünürdeki amacı budur.
Seçim zamanı halktan bu iddia ile oy isterler.
Temel sloganları sayılıdır.
İş, aş, güvenlik, eğitim ve özgürlük.
Her ülke insanının temel ihtiyaçları da bunlardır.
**
Halk bir dönem bu iddialara oy verebilir.
Biraz kıpırdanma olursa ikinci bir şansı da tanıyabilir.
Fakat iki dönemde de başarısız olurlarsa...
Üçüncü dönemde niçin oy verir?
**
Oysa halkın arzuları gerçekleşmemiştir.
İşsizlik almış başını gidiyordur.
Aş dersen aslanın midesine kadar inmiştir.
Ülke sınırları yol geçen hanına dönmüştür.
İpini koparan ülkesinden kaçıp postu Türkiye'ye sermektedir.
Dolayısı ile güvenlik zaafı da ortaya çıkmaktadır.
Tarım bitme noktasına gelmiş, dış borç gırtlaktadır.
Eğitim dersen yaz boz tahtasına dönmüştür.
Dış siyaset mahalle kavgası niteliğinde sürmektedir.
**
Bütün bunlara rağmen üç değil beş değil oylar aynı yerde.
Halk seçime değil, sanki tarikat şıhına biat etmek için gidiyor.
Biliyor ki şıh yetersiz, söylemleri havada kalıyor.
Yıllardır yöneten o değilmiş gibi vaatlerde bulunuyor.
Vaatler ise yıllardır söylenenlerden hiç farklı değil.
Ülke kısır bir döngünün içinde dönüp duruyor.
**
Peki, buna rağmen insanlar neden oy veriyor.
Tek tek irdelersek bunun bir sürü sosyolojik nedeni var.
Fakat esasında onların yaptığı gibi sosyoloji kenara atılmalı...
Düz, basit ve sıradan bir mantıkla bu olaya bakmalıyız.
Böyle yaparsak ortaya şöyle bir sonuç çıkıyor.
Mevcut iktidar bir yana, muhalefet diğer yana...
Muhalefet iktidarı devirmek için çabalarken...
İktidar da daha uzun zaman orada kalmak istiyor.
Böylece halk da ikiye bölünüp, didişmeye başlıyor.
**
Didişme ve dalaşma bir politik argüman değildir.
Halkımızın ve bütün insanların bildiği gibi inatlaşmadır.
İnat, ne pahasına olursa olsun benim olsun mantığıdır.
Benim dediğim en doğru, en düzgün olandır deme gafletidir.
Başkanımızı size yedirmeyiz düşüncesizliğidir.
Oysa buradaki gerçek mesele vatan ve millettir.
Başta da yazdığım gibi milletin refah ve huzurudur.
Bir inatlaşma uğruna gidilen nokta ise karanlıktır.
**
Bazılarının dediği gibi koyun oldukları için oy vermiyorlar.
Onlar da herkes gibi ülkenin iyi olmadığını biliyorlar.
Belki çok azı habersiz ve cahil insanlar olabilir ama...
Çoğunluğu eğitimli ve günlük yaşamın içindeki insanlar.
Başarılı iş adamları ve iyi esnaflar var aralarında.
Kamu idarecileri var, öğretmen ve memurlar var.
Herkes gibi onlar da sosyal medya kullanıp, gazete okuyor.
Onlar da bu halkın içinde yaşayıp olanları izliyor.
Fakat iş seçime gelince "benim olanı yedirmem" mantığı...
En önemlisi de karşı tarafla inatlaşma hastalığı nüksediyor.
Bile bile, freni patlamış otobüste yerini alan bir yüzde elli var..
Geri kalan yüzde elli istemese de o otobüse biniyor.