BİR önceki hafta,
BİR
önceki hafta, "en genç ilçe başkan adayı" ve üstelik tek aday olarak Bülent Kandemir kongre gününe hazırlanmaktaydı. Kongreden itibaren devam edelim.
***
Elbette sormak durumundaydım, her ne kadar örgütün desteği üzerinde olsa da, bir genç olarak görevi devralmak kolay değildi.
Eleştirenler, yapamayacağını düşünenler, karşı çıkacak olanlar elbette olabilirdi.
"Atmosfer nasıldı?" diye sordum.
Her zamanki gibi sakin bir şekilde, “Kongre düğün salonunda yapılıyordu. Katılım da çok yüksekti. Üstelik birçok kişiyi de tanımıyordum. Kongre süreci içinde salonda gezerken insanların ‘Bir çocuk gelecek, nasıl yapabilir, Raif (Karagöz), Mevlüt (Güven) neden olmadı?’ diye söylediklerini de duyuyordum. Yine de sakin ve gayet olumlu bir havada kongre geçti. Odak noktası yönetim üzerine oluşmuştu, çünkü çarşaf listeden yönetim kurulu üyeleri seçilecekti. Bu ekip seçildikten sonra da çok uyumlu çalışmalar gösterdi” dedi.
Gerçekten de Cumhuriyet Halk Partisi’nin o dönemde ihtiyacı olan, kişiler üzerinden siyaset değil, yeniden yapılanan, birleşme sağlanan partinin iktidar olması için gereken çalışmaların bir an önce yapılmasıydı.
Bu anlamda Kandemir’in kendine özgü çalışmaları da etkisini gösterecekti.
İlk başta, idari işlerin yürütülmesi için partiye bir "çalışan" alınmasına karar verildi.
Bu kişi daha sonra İl Kadın Kolları Başkanı olacak Selda Koç’tan başkası değildi.
O nedenle Selda Hanım'a da özellikle sordum.
Biraz onun ağzından dinleyelim:
“Bülent Bey çok iyi bir ilçe başkanıydı. Üstelik kaliteli ve ekonomisini de idare edebilen bir yönetim kurulu vardı. O dönemlerde çok gençtim. Başkan ve yönetim projeleriyle ulusal basına çıkmayı başarmıştı. Bir keresinde Alanya gibi bir yerde 'Denizi Görmemiş Çocuklar Projesi' yapmıştık. Yer itibariyle yine ulusal basının ilgisini çeken bir çalışma olmuştu. Yine birçok çalışma vardı, şehre tiyatro getirmiştik, balonlar uçurmuştuk. Güzel bir çalışma dönemi yaşanmıştı.”
***
Nüktedan bir başkandı Kandemir.
Bir hikayesini şöyle anlatıyor:
“O dönem Alanya'nın Kaymakamı Osman Dıraçoğlu’ydu. Protokol toplantılarına çok şık, süslenerek giderdi. Bir gün gazeteye açıklama yaparken bu konu geçtiği için, ‘Bu kaymakam yalnızca protokollere gidiyor, Süslü Osman’ mahiyetinde bir açıklama yaptım. Tabi haber gazeteye sürmanşet olarak çıktı. Ertesi gün bize haber geldi, 'Kaymakam Bey sizi çağırıyor' denilerek. Ne diyeceğini merak ediyorduk. Ziyaretine gittiğimizde dediği şey, ‘Sen benim lakabımı nereden biliyorsun?’ oldu. Meğerse üniversitede arkadaşları kendisine öyle lakap takmış. Yine de o dönem bütün protokolle iyi geçinilirdi, bunlar hep tatlı anılar olarak kaldı.”
***
Genç Başkan 3 yıllık görev süresi bittiğinde yine tek aday olarak girecek olan Osman Özcan’a görevini devredecek, üstelik onun yönetiminde de yer alacaktı. Cumhuriyet Halk Partisi’nde yapılan siyasetin kişisel değil, ülke ve parti çıkarları için yapıldığının en önemli örneklerinden birini de sergilemiş olacaktı.
Daha sonraki dönemlerde de yönetimde görev alan Kandemir, ileri dönemde yeniden başkan seçilecek, ancak bu dönemi, o yıllarda CHP Genel Başkanı olan Deniz Baykal ile yaşadığı uyuşmazlık yüzünden çok kısa sürecekti.
***
Bir sonraki hafta, yazı dizimizin Bülent Kandemir ile ilgili bölümünü noktalamak, onun dilinden çalışmalarını ve siyasetçi arkadaşlara tavsiyelerini aktarmak üzere veda ederek, hepinize saygılar sunuyorum.
(DEVAM EDECEK)