TÜRK tarihinin en büyük iftirası Türk'e hakaret edilerek isimlendirildi. Bu safsata bir ayağı 'Üst akıl” denilen dışarıda diğer ikiz ayak içeride elbirliği ile kalleşçe öyle tezgahlandı ki Peygamber ocağımıza kahpece...

TÜRK

tarihinin en büyük iftirası Türk’e hakaret edilerek isimlendirildi. Bu safsata bir ayağı “Üst akıl” denilen dışarıda diğer ikiz ayak içeride elbirliği ile kalleşçe öyle tezgahlandı ki Peygamber ocağımıza kahpece pusu kuruldu. Daha o günlerde buradan bir şey çıkmayacağını bu yazımı saklayınız diye yazmıştım. Zira “Darbe yapacaklarmış” diyerek birçok garabet sergilendi. Zaman beni haklı çıkardı. Şerefli muvazzaf subaylarımız ve emeklileri. Yazarlar, üniversite öğrencileri, işadamları, akademisyenler vs. hem sağdan hem de soldan ne hikmetse “Darbe yapmak için” bir araya gelivermişler. Yani neresinden bakarsanız bakın her yönü ile korkunç ve aşağılık bir komplo olduğu zaten belliydi.
Ne kadar gariptir ki iddianameyi hazırlayanlar ve diğer baş aktörlerin bir kısmı şu an içeride veya yurtdışına kaçırılmış durumda. Aman efendim kendini bu davanın “ savcısı” dahi ilan edenler olmuştu. Her gün bazı gazeteler ve köşe yazarları ise Ergenekon ile yatıp kalkıyorlardı. Bu densizlere bakıyorum da bugün sanki eski yaptıklarını kamuoyunun unuttuğunu sanıyorlar, o gün iştahla yazanlar bugün konuyu geçiştiriyorlar. Oysa bunun hesabını her iki dünyada da vereceklerdir. Zira sevgili dostlar masum insanlara o kadar acılar çektirdiler ki saymakla bitmez. Merhum Kuddusi Okkır “Ergenekon’un gizli kasası” olarak takdim edilmişti, oysa cenazesini dahi belediye kaldırmıştı. Yurtdışına firar eden ama bence firar ettirilen malum savcıya zırhlı makam aracı dahi tahsis edilmişti. Kısacası tezgahlar saymakla bitmez. Ama bunun hesabını nasıl verecekler, hesap sorulmasa dahi vicdanen rahatlar mı acaba?
Asıl suçlular işbirliği yaptıklarını daha sonra suçlayarak işin içinden sıyrılamazlar. Zira bu konuda kamu vicdanını rahatlatmak görevleridir.
Malum 17-25 Aralık sonrası konuyu unutturup gündem saptırma maksadı ile ortaya atılan “Orduya kumpas kuruldu” sözünden sonra çok isabetli adımları anında peşpeşe atan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun mağdurların tahliyesinde ve sonrasındaki gelişmelerde hiç şüphesiz büyük katkıları vardır. Zira kendileri çok iyi bir ceza hukukçusudurlar aynı zamanda. İşte Feyzioğlu’ndan duyulan rahatsızlıkların asıl sebebi burada yatmaktadır. Feyzioğlu konusunda başta AKP’yi anladık ama seni anlayamadık “Eyyy” Bahçeli. 7 Haziran seçimleri öncesi Genel Başkan Yardımcılarınızdan birisi “Ergenekon’un darbe girişimi olduğu” mealinde kamuoyuna beyanat verdi. (Belki de verdirilmiş de olabilir) Acaba şimdi ne düşünüyorlar ki? Bir başka çok önemli bir konu da Bahçeli’nin “Ergenekon” konusunda samimi olduğuna kesinlikle inanmıyorum.
Evet, bu konu bir tertip ürünüdür. Bu nedenle Yüksek Mahkeme kökten bozdu. Hem de pek çok gerekçeli karar ile. Elbette atalarımızın dediği gibi “Yanlış hesap Bağdat’tan döner.” Temennimiz bu konuda kimler suçlu ise hesabını vermesidir. Ayrıca gerçekten bu konuda suçlu veya suçlular var ise hak ettikleri cezaya çarptırılmalıdır.