“ Alanya demek, ‘ deniz’ demektir…

Alanya demek, ‘kumsal’ demektir…

Alanya demek, ‘temizlik’ demektir…

Alanya demek, ‘sessizlik’ demektir, ‘huzur’ demektir.

Alanya demek, ‘yeşillik’ demektir…

Alanya demek, ‘hoş görüntüler, hoş kokular’ demektir…

Alanya demek, ‘turizm’ demektir…

Alanya demek “Ülkemizin dünyaya açılan penceresi, vitrini” demektir…”

O nedenle kolay bir olay değildir. Alanya’da yönetici olmak.

O nedenle kolay bir olay değildir, Alanya’yı yönetmek.

Klimalı, konforlu odalarda oturarak, Alanya yönetil(e)mez…

Oysa günümüz Alanya’sı, hemen her konuda ‘SOS’ veriyor, bay yöneticiler.

‘Denizi’ deniz olmaktan; ‘kumsalları’ kumsal olmaktan çıktı ve çıkıyor bay yöneticiler…

Keykubat Sahillerinde Çin Seddi gibi örülen otel, motel, kafe, gazino setlerini aşıp, denize ulaşılamıyor.

Ulaşılabilse bile gelişi güzel konuşlandırılmış konteynırların çıkardığı pis ve iğrenç kokulardan geçilemiyor bay yöneticiler.

Geçilse bile denizin sıfırına dek konuşlandırılmış deniz yataklarından, bardan bozma rezil aksesuarlardan, masalardan, sandalyelerden dahası atık hurda malzemelerden gönül rahatlığıyla geçilip denize ulaşılamıyor bay yöneticiler.

Örnek mi?

Örnek, Sahil Restoran’la, Anjelika Otel arasındaki geçit.

Bu bölgeye yakın otellerdeki turistler ve de Alanya yaşayanları denize girmek için bu geçidi kullanıyor.

Gelin görün ki her iki tesisin hurda malzemelerinden ve konteynırlarının çevreye yaydığı kötü kokulardan dolayı bu geçitten geçilemiyor…

Konuya ilişkin yakınmaları ilettiğimiz ilgili kurumun, ilgili birim yetkilileri HAKLI OLARAK “bu alanın özel mülkiyet” olması nedeniyle, yeterince müdahale edememekten yakınıyorlar.

İşte bu noktada bir başka gerçek ortaya çıkıyor.

Sahiller üzerinde, kumsal alan üzerinde özel mülkiyet olur mu?

Anayasa “olmaz” diyor.

Ancak bir başka bilenler de; “Bu alanların, Anayasanın ilgili hükmünden önce tapulu olması nedeniyle; Anayasanın ilgili hükmüyle bağdaştırılamayacağını…” söylüyor.

İşte bu durumda bu sahillerden, bu kumsal alanlardan sorumlu belediyelere bir başka görev düşüyor.

KUMSAL ALAN ÜZERİNDE KALICI YAPILAŞMAYA İZİN VERMEMEK.

DAHASI ANAYASA MAHKEMESİNE, DAVA AÇIP; “KUMSAL ÜZERİNDEKİ TAPULU ALANLARIN DA ‘KIYI KANUNU’ İÇERİSİNE ALINMASI İÇİN DAVA AÇMAK…

Sözün özü Değerli Okurlarım;

Gelişmiş ülkelerde tüm kumsal alanlar halkındır, kumsal alan üzerinde özel mülkiyet yoktur, kalıcı inşaat yapılamaz.

Şunu demek istiyorum.

Ülkemizin dünyaya açılan pencerelerinden biri olan Alanya’mızın Belediyesi; “Kumsal üzerinde özel mülkiyet olamayacağından bahisle; ‘yasa öncesi ya da sonrası’ diye bir kavram da olamayacağı…”na ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne dava açarak, tüm Türkiye’ye örnek olmalıdır.

Alanya Belediyesi’ne, böyle bir tavır sergileyerek; tüm Türkiye’ye örnek olması yakışır.

Kumsal alan üzerinde özel mülkiyet olmaz/olamaz.

Ya da kumsal alanın üzerindeki yapılaşmanın, eskisi yenisi olmaz.

İlgili yasa öncesi de olsa; kumsal alan üzerindeki tüm tapular YOK HÜKMÜNDEDİR.

Çağdaşlık, uygarlık ve de insanlık bunu gerektirir.

“Biz ülkemizin dünyaya açılan penceresiyiz” demeden önce, bunları yapmak gerekir.

Buradan Sayın Kaymakam’ımızı ve Sayın Belediye Başkanımızı bu geçitten geçmeye davet ediyorum.

Tabii mideleri kaldırabilirse…