OLMADIK zamanlarda, olmadık bir biçimde, bölge bölge Alanya'ya giren 'rant denilen illet”, Alanya yaşayanlarına ve Alanya ekonomisine elbette çok şey verdi, çok şey kattı. Ama verdiğinden çok daha fazlasını da alıp götürdü Alanya'dan…...
OLMADIK
zamanlarda, olmadık bir biçimde, bölge bölge Alanya’ya giren
“rant denilen illet”,
Alanya yaşayanlarına ve Alanya ekonomisine elbette çok şey verdi, çok şey kattı.
Ama verdiğinden çok daha fazlasını da alıp götürdü Alanya’dan…
Örneğin, Alanya’ya özgü güzel hasletleri alıp götürdü tek tek…
Alanya’nın saflığını, temizliğini, masumiyetini alıp götürdü.
Ağaçlarını, ormanlarını, yeşil alanlarını talan etti.
Yollarını, kaldırımlarını işgal etti.
Portakal çiçeği kokusunu yok etti.
Yeşilini, mavisini alıp götürdü.
Sessizliğini, sakinliğini, huzurunu bozdu.
Saf ve temiz insani ilişkilerini bozdu.
Ve dahası, insanlarının huyunu, suyunu değiştirdi.
O eski güzel ve sıcak ilişkiler; o içten gelen arayıp, sormalar kalmadı artık.
Maddiyat her türlü ilişkinin önüne geçti.
Her şey, her tür ilişki, maddiyat oldu, maddiyatla değerlendirilir oldu.
Tefeciler egemen oldu Alanya’ya…
Bitmez, tükenmez denilen servetler, bitip, tükendi ya da el değiştirdi.
Göç üzerine göç aldı, şiştikçe şişti, obezleşti.
Çünkü Alanya ve Alanyalı hazırlıksız yakalandı bu duruma.
* * *
Uzunca sayılabilecek bu girişi sözü birine getirmek için yaptım.
Varlığı da gördü o, yokluğu da…
Bu süreç içinde zirveyi de gördü, dibi de…
Otuz yedi yıldır tanırım onu.
Bu süre içinde herkes değişti ama o değişmedi.
Adamdı, adam olarak kaldı.
Hiç bozmadı adamlığını.
!!??..
Niye bakıyorsun öyle, niye dudak büküyorsunuz?
Huyundan, suyundan, adamlığından söz ediyorum ben; yoksa biyolojik yapısı elbette değişti.
Fiziksel görüntüsü de değişti
Hem de çok kötü değişti.
Onun ifadesiyle söylüyorum; Tanrı kimseye göstermesin ve de yaşatmasın böyle bir rahatsızlığı… Korkunç ağrılar veren fiziksel rahatsızlıkları var.
O şimdilerde; hem dayanılmaz o ağrılarıyla hem de (kendi hatalarından kaynaklanan) ruhsal ağrılarıyla boğuşuyor.
Olup olabilecek, gelip gelebilecek tüm acılar, tüm sorunlar üst üste yakaladı onu.
Ama o, hâlâ adam.
Hatta adam ötesi, adam.
Hâlâ seviyor, hâlâ umutları var, düşleri var, beklentileri var..
Hâlâ sevdiklerini düşünüyor; onlarla düşüyor, onlarla kalkıyor.
Soruyor, soruşturuyor, arıyor.
Onların hayalleriyle mutlu oluyor, onların mutluluklarıyla avunuyor.
Ve hâlâ “Alanya’m” diyor, “Ülkem” diyor, “Bayrağım” diyor.
* * *
Varlıklı zamanında yüzlerce kişi, onlarca dernek ve dernek yöneticisi olurdu etrafında.
O yüzlerce kişi ve onlarca dernek yöneticileri, onun varlıklı zamanında, onun restoranında yer içer, davetler, kokteyller verir, kamu yararına gerekçesiyle hesap ödemeden çeker giderlerdi. Alışkanlık haline getirdikleri bu yüzsüzlüklerini de utanmadan sıkılmadan defalarca da yineleyip dururlardı.
Şimdi o malum yüzlerce kişi, artık yok etrafında.
Bana bu yazıyı yazdırtan neden de bu zaten; O MALUM YÜZLERCE KİŞİNİN ve de ONLARCA DERNEK/ CEMİYET YÖNETİCİLERİNİN, ‘BUGÜNKÜ VEFASIZ TAVIRLARI’…
* * *
Geçtiğimiz hafta içinde kendisini ziyaretim sırasında bu konuya da değindim.
Ne dese beğenirsiniz?
“Bu konuları hiç açma Ağabey; bugün olsa, yine aynı şeyleri yaparım…”
Yüreğinin güzelliğini ve yüceliğini görüyor musunuz?
“Bugün olsa yine aynı şeyleri yaparım…” diyor.
Bu durumda olup, bunca olup biteni yaşayan kaç insan böyle söyler.
Yirmi yıldır “Güzel Yürek” diye hitap ettiğim adam gibi adam Mehmet Hacıkadiroğlu’nu anlattım size…