Çok yazdım.
Her seferinde de içim parçalanarak yazdım.
İki ayrı Alanya var.
Biri sahipli ve mükemmel, diğeri sahipsiz ve müptezel.
Ancak sahipli ve mükemmel yüzü; sahipsiz ve müptezel yüzünden daha güçlü... O nedenle Alanya her şeye karşın hâlâ güzel, hâlâ cazip...
Yapılan bunca katliama, yapılan bunca hunhar saldırıya ve örselenmeye karşın; Alanya hâlâ direniyor.
Ancak bu direnmeye nereye kadar sürecek, sahipli / mükemmel dediğimiz Alanya buna ne kadar dayanabilecek o belli değil işte.
Ama gözle görünür bir gerçek var; bu gidişat iyi bir gidişat değil.
Yeşilsiz yaşam alanı olmaz.
Alanya’nın yeşil alanları tek tek acımasızca yok ediliyor.
… …
On beş yıl önceydi sanırım.
İskele Kaptan Otel’in çatı katında Alanya Tenis ve Triatlon Kulübü’nün yönetim kurulu toplantısı için toplanmıştık.
Üyeler birer ikişer geliyor...
Toplantı öncesi, rufun penceresinden Alanya’nın doyumsuz güzelliğini izliyoruz...
Necip Azakoğlu girdi içeri.
Sanki ilk kez görüyormuşçasına; “Şu eşsiz güzelliğe bak, şu güzelliğe! Cennette yaşıyoruz cennette...” diye haykırdı.
Uzun bir sessizlik oldu.
Ve o an, o salonda bulunan herkes Necip’in bu coşkusuna kendini kaptırıp; hep birlikte, bu büyüleyici güzelliği; büyük bir keyifle seyretmeye başladı.
Bir ara gözlerim, denizin tılsımından kurtulup, sahilin iç kesimlerine kaydı...
O an densiz(!) çevrecilik duygularım depreşti...
Büyülenmiş gibi Alanya Koyu’nu izleyen dostlara; “safi betondan mamul, labirentimsi beton yığınlarını” gösterdim.
Herkes rüya aleminden uyanır gibi silkindi; yüzlerdeki o tatlı tebessümler kayboldu, yüzler buruştu, dudaklar sarktı...
Necip, “... Bu yapılır mı abi ya!... Ne güzel yirmi yıl öncesinin Alanya’sına gitmiştim!” dedi.
… …
Densizlik yapıp, büyüyü bozduğum için üzülmüştüm o gün.
Şimdi düşünüyorum da densizlik miydi o gün yaptığım yoksa önemli bir gerçeği mi dillendirmiştim.
Nitekim o gün bir başka dost, bulunduğumuz mesafeden bile görünen, balıkçı barınağının içerisinde yüzen, yer yer sahile vurmuş naylon poşetlerini ve zihinlerde son derece iğrenç çağrışımlar uyandıran, kıyıdaki beton küngün “açıkta bırakılmış” ağzını göstermişti.
Bir arkadaşımız da balçıklaşan koyun kıyısında oluşan kumsal alanları ve kıyıda oluşan sazlığı işaret ederek, tümden keyifleri kaçırmıştı.
Moraller bozuk, kafalarda bin bir soru işaretiyle, Müfit Kaptanoğlu’nun çağrısı üzerine toplantıya başlamıştık o gün...
Başlamıştık başlamasına da kimse toplantıya uyarlanamamıştı. Herkesin aklı Kaptan Otel’in pencerelerinden bile görünen çevre kirliliklerinde ve beton kent görüntülerinde kalmıştı.
O gün kimse triatlonu konuşmadı.
O gün dillerde giderek betonlaşan Alanya vardı.
… …
“Görmek amacıyla bakılması” halinde; Alanya’nın her bir noktasından, her bir karesinden ve her an görüp, saptayabileceğiniz “Alanya’nın bu iki yüzünü”; yaşadığım bir anekdotla, aktarmak istedim size.
… …
Alanya’da mükemmellik ve müptezellik, iç içe yaşıyor.
Bunu her an, her yerde görmek mümkün...
Ama her şeye karşın (şimdilik) Alanya halâ güzel, halâ büyüleyici...
Ve de, Başka Alanya Yok!.
İki Ayrı Alanya
İsmail Haboğlu
Yorumlar
Trend Haberler
Antalya escort faciası: 1 ölü
Son dakika! Alanya'da sahilde bulunan genç kız cesedinin kimliği belli oldu
Antalya'da devasa miras sahiplerini buldu: 6 milyar dolar 3 mirasçıya kaldı
Alanya Belediye Başkan Yardımcısı Akbaş'ın acı günü
Son Dakika! Alanya Belediyesi'ne haciz şoku
Alanya esnafının içler acısı durumu: 'Kesinlikle ertelenemez'