ÜLKE ve toplum olarak bir sürü olumsuzluğun kıskacında bocalayıp duruyoruz. Böylesine zor ve tehlikeli bir süreçte, toplumun önemli bir kesimi, karamsarlıktan ve ileriye dönük umutsuzluktan huzursuz ve mutsuz. Cadde ve sokaklarda yüzü gülen,...
ÜLKE
ve toplum olarak bir sürü olumsuzluğun kıskacında bocalayıp duruyoruz.
Böylesine zor ve tehlikeli bir süreçte, toplumun önemli bir kesimi, karamsarlıktan ve ileriye dönük umutsuzluktan huzursuz ve mutsuz.
Cadde ve sokaklarda yüzü gülen, birbirine selam veren insanlara rastlamak oldukça zor.
Herkes birbirine potansiyel suçlu gibi bakıyor.
Kimsenin kimseye güveni kalmadı.
Görsel ve yazılı medyada en küçük olumlu bir habere rastlamak çok zor.
İşte bu atmosferde, Acun Ilıcalı’nın TV kanalını haberlere kapattığı gibi, kimi vatandaşlarımız da haberleri dinleme yerine, magazine, spora ve belgesellere yönelmiş durumda.
Bu anlamda, Beşiktaş’ın, Fenerbahçe’nin ve Osmanlıspor’un gruplarında iddialarını son maça kadar taşıyabilmeleri nedeniyle, geçen hafta futbolla yüzümüzün güldüğünü söylemeliyiz.
Dünkü yazımda, Aytemiz Alanyaspor’un Kayserispor galibiyetinden sonra ne kadar mutlu olduğumuzdan söz etmiştim.
Türk futbolu, genelde bir ileri bir geri giderek büyük bir istikrarsızlık içinde bocalayıp duruyor.
Milli takımımızın ne durumda olduğu ortada.
Anlamsız polemiklerin ve cahilliğin içinde, trajikomik olayların ve de suçlamaların rezilliği tavan yapmış olmasına karşın, bu saçmalıklara imza atan teknik heyetle hala Türk futbolunun yeniden yapılanmasından söz edilebiliyor!
Türkiye’de bir yerlere gelebilmek için çoğu zaman liyakatten çok, bir lobinin parçası olman ya da böyle bir lobiyi oluşturman gerekiyor.
Bir kulübü iflasa taşıyan bir kulüp başkanı Türk futbolunun başına geçebiliyor.
Bir teknik adam medyayı ve de kimi kulüp yöneticilerini avucunun içine alıp, kabadayılık yaparak, ona buna meydan okuyarak bir kulübe defalarca teknik adam olabiliyor.
İşin en garip yanı ise, kulüpten kovulma noktasına gelince milli takıma, milli takımda başarısız olunca da eski kulübüne dönebiliyor.
Kimi teknik adamların ya da yöneticilerin tribünlerde hazır kuvvet amigoları var.
Bu lobici beyinler medyayı da yanına alarak tribünlerde ya mevcut başkana, yönetime ya da teknik adama "İstifa" diye bağırtırlarken, yerine de "En büyük..." diye bas bas bağırtarak, şu ya da bu biçimde bu tür bir operasyonun bir parçası olmalarına karşın, gene de takımlarını ne kadar çok sevdiklerini söyleme riyakarlığı içine girebiliyorlar.
Renk ve kulüp aşkından söz edenlerin, dünyanın en pahalı teknik adamlarından bile fazla maaş aldıklarını dikkate aldığımızda, bu söylemin de bir aldatmaca olduğu ortada!
Bugün Süper Lig'in tepesinde Bahçeşehir, Bahçeşehir’in başında da Teknik Direktör olarak Abdullah Avcı var.
İkinci konumdaki BJK’nin teknik direktörü de Şenol Güneş. Bu iki beyin de her anlamda çok donanımlı ve geçmişte her ikisi de milli takımın başına lobi gücünden yoksun, bileklerinin hakkıyla gelmişlerdi.
Şenol Güneş üstüne üstlük milli takımımızı dünya üçüncüsü yapmıştı. Güneş'in asıl mesleği eğitimcilik. Buna rağmen böyle bir değeri bile cahillikle, hatta giyinmesini bilmemekle eleştirme saçmalığı içine girilmiş ve Güneş harcanmıştı.
Abdullah Avcı’nın da çok farklı hesaplar yüzünden milli takımdan uzaklaşması için olmadık rezillikler sergilendi!
Fatih Terim üçüncü defa milli takımın başında.
Her göreve gelişinde de, en az 3 yıl bu görevde kalma başarısını gösterdi!
Bir de Abdullah Avcı, Ersun Yanal ve Şenol Güneş’in kaç yıl görevde kalabildiklerine bir bakın.
Milli takımımızın, Avrupa dönüşü sonrasında önde gelen futbolcularımızı, hiçbir gerekçe göstermeden, namus şeref ve haysiyet anlamında eleştirip suçlayarak kadrodan çıkaran teknik adam, üç karşılaşma sonrasında saçma sapan trajikomik açıklamalarla aynı oyunculara kadroda yer vermesi ve bu süre içinde bir sürü spekülasyona neden olan birisinin hala Türk futboluna yön vereceğinden söz edilmesi komediden başka bir şey olamaz.
Böyle bir komedi de ancak Türkiye’de sahneye konabilir!
Değerli okurlar, yazının başlığında "Futbolla yüzümüz güldü" dedikten sonra, bunca olumsuzluktan söz etmemi bir çelişki olarak görenlerin olabileceğini düşünerek, konuya açıklık getirmeliyim.
Biz balık hafızalıyız.
Olumsuzlukları hemen unutur, günlük mutluluklarla sarmaş dolaş olup, yarın olacakları düşünmeyiz bile!
Geçen hafta yüzümüz güldü, ileride ne olacağını öngörebilmek ise çok zor!