MEŞHUR hikâyedir. İletişim fakültesinin birinde hoca ilk derste amfiye girer, tebeşiri alır, tahtaya çok saçma bir harf ve rakam kombinasyonu yazar, tebeşiri bırakır, kendisini tanıtıp 40 dakika boyunca dersini anlatır, iki ders arasında tam...

MEŞHUR hikâyedir.
İletişim fakültesinin birinde hoca ilk derste amfiye girer, tebeşiri alır, tahtaya çok saçma bir harf ve rakam kombinasyonu yazar, tebeşiri bırakır, kendisini tanıtıp 40 dakika boyunca dersini anlatır, iki ders arasında tam amfiden çıkacakken, “Var mı sorusu olan?” der, ses çıkmayınca kapıya yönelir, bakar yine sorusu olan yok, geriye döner, “Çocuklar, kusura bakmayın ama sizden gazeteci falan olmaz” deyince amfiden bir uğultu yükselir, bir öğrenci “Neden hocam?” diye sorunca, “Tahtaya ne yazdığımı hiçbiriniz sormadınız. Gazeteciliğin ilk kuralı meraktır” der.
***
İşimiz merak, haliyle çözemediğimiz şeyleri de sormak.
Tıpkı, AKP Genel Merkezi’nin; Hüseyin Güney ile Kuddusi Müftüoğlu dururken, “ismi potada dahi olmadığı bilinen” Alanya Belediye Başkanı Hasan Sipahioğlu’nda neden ısrarcı olduğunu merak edip sık sık sorduğumuz gibi.
Biz gazeteci olarak bunu merak ediyor ve soruyoruz, fakat bazı “kraldan çok kralcı” takılan sosyal medya canavarları, “Şşşşt, fazla bulandırma suyu. İşine gücüne bak! Ankara öyle uygun gördüyse böyle olacak” deyip hedef şaşırtmaca oyunu oynamaya çalışıyorlar.
***
“Adalet” ve kalkınma partisinin üst düzey isimlerinin hangi şartlarda, neye göre bu kararı verdiği elbette hem Güney, hem Müftüoğlu, hem ilçe teşkilatı açısından kocaman bir soru işaretidir.
Biz de gazeteci kimliğimizi masanın üzerine yaya yaya, en doğal hakkımız olarak bazı şeyleri soruyoruz, soracağız da.
Bu amaçla, önceki akşam sosyal medya Twitter’da birkaç mesaj paylaştım.
Örneğin, birisi şuydu…
“Bir soru: Sizce Sipahioğlu aday olunca teşkilatın komple ani istifasına karşı B Planı neydi? Hazırda bekleyen yedek tim kimlerden oluşuyor?”
***
Ardından, hızımı alamadım, pimini çekip ortaya peş peşe şu komplo teorilerini atıverdim.
BİR: Hüseyin Güney ve taraftarlarının Sipahioğlu'nun aday gösterilmesine tepki gösterip partiden istifa etmeleri beklenecek.
İKİ: Güney faktörü devre dışı kalınca Sipahioğlu seçime çok az bir süre kala sağlık sorunları nedeniyle adaylıktan çekilecek.
ÜÇ: Sipahioğlu ve Güney yok ise sıradaki isim mecburen, parti adaysız kalmasın (!) diye aday gösterilip seçime girilecek.
DÖRT: İlçe Başkanlığına ise Nurettin Uludağ getirilecek.
Sonra, en son komplo teorisinin altına şu notu düştüm: “Nasıl, gideri var mı bu komplo teorisinin? Yoksa yine (!) fazla mı uçtum.”
***
Twitter mesajlarım eşzamanlı olarak Facebook’ta da yayınlandığı için bu komplo teorisine karşı siperden inanılmaz bir yaylım ateşi başladı.
Kimi, “Bu saatten sonra ilçe başkanlığına en az üniversite mezunu bir isim gelir” dedi, kimi de, “Sen uçamazsın, vardır bir bildiğin” diye gönlümü aldı.
Sonra bir ara baktım, sahaya bizim Nurettin Başkan girip çıktı.
“Alper kardeşim, benim öyle bir talebim ve planım yok. Bir de daha üniversite ikinci sınıftayım. Daha öğrenciyim” cevabı verdi.
Bu arada kimileri de, “AKP için komplo senaryoları tavan yaparken, diğer partilerde en küçük bir sorunun olmaması ya da yokmuş gibi yaklaşılması çok anlamlı” deyip benim komplo teorilerinin zamanlamasına dikkat çekti, manidar bulduğunu ifade etti.
***
Sonra, ismi bende saklı, siyaseti iyi bildiğine inandığım bir turizmci telefonla arayıp yeni bir komplo teorisi daha ortaya atıverdi.
Dedi ki…
“Senin teorin kısmen doğru ama aktörlerden biri yanlış. Pek çok kişinin tahmin ettiği gibi Kuddusi Müftüoğlu değil, Türkler Belediye Başkanı Hayri Çavuşoğlu, Sipahioğlu’nun 1. Sıra Meclis Üyesi Adayı olacak. 2015 Genel Seçimleri öncesi Sipahioğlu başkanlıktan istifa edip parti tüzüğü gereği 3. dönemini dolduran ve yeniden aday olamayacak olan Avrupa Birliği Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yerine Alanya kontenjanından milletvekili adayı olacak, Hayri Çavuşoğlu da bir şekilde meclis çoğunluğu sağlanarak 4 yıllığına Büyük Alanya’nın yeni belediye başkanı seçilecek.”
***
Valla itiraf ediyorum, dinlerken ağzım açık kaldı desem inanır mısınız? Hatta bir ara kendimden geçmişim.
Sadece, telefonu kapatırken şunu söylediğimi anımsıyorum…
“Abi, hadi ben köşe yazarlığının verdiği yetkiye dayanarak bazen acayip uçuyorum da, sen bu saatte bu kafayı nasıl yapıyorsun, bana bir izah et gözünü seveyim.”