Altmışı devirmeye gör; tüm dillere, gençlik günleri yapışıp, kalıyor.
“Ben gençken” ya da “Ben şu yaştayken…” diye başlanıyor söze… Üççeyrek asrı devirdim ya; benim de dilime vurdu.
… …
Yaşlılık yıllarında Cicero’ya da sormuşlar...
“ Üstad; yeniden gençlik yıllarınıza dönmek ister miydiniz?” diye.
Cicero’nun verdiği yanıt: “Yarışı birinci bitiren bir at, neden bir daha başlangıç çizgisine dönmek istesin ki…” olmuş…
Severim, Cicero’nun bu yanıtını.
Ben her zaman yaşlılar gibi olgun düşünen gençlere, gençler gibi neşeli olan yaşlılara hayran olmuşumdur.
Zaten neşeli olan insanlar hiçbir zaman yaşlanmazlar.
Yaş alırlar ama hep genç kalırlar.
Salıvermezler kendilerini.
Bırakmazlar tuttukları yaşamın ucunu.
Gençlik, bir hayat devresi değil, bir “akıl” halidir.
Yıllar sadece cildi buruşturur.
Hedeflere dokunamaz, buruşturamaz.
Yeter ki, inanarak o hedefe sarıl.
İnandığın o hedef seni canlı, diri tutar.
Kendine hedef üzerine hedef koyan; koyduğu her hedefini canlı ve diri tutan böyle bir dostum var.
Bugün onu anlatacağım.
Adı Emel Yetkin.
6 Nisan 1954 doğumlu.
Orta Doğu Amme İdaresi Sevk ve İdare Yüksek Okulu Mezunu.
Aynı zamanda yine Ortadoğu Teknik Üniversitesi İngilizce Hazırlık Okulu mezunu olması ve bir ayağının da sürekli Amerika’da olması nedeniyle iyi derecede de İngilizcesi var.
Ayrıca İspanyol ve Alman dillerine de hakim.
Toplumcu ve çevreci.
Dahası tam bir Alanya sevdalısı.
Alanya için yapılmış her güzel şey, onu mutlu ediyor.
Ama yapılan her kötü şey de onu kahrediyor. Özellikle betonlaşan Alanya’dan son derece rahatsız.
… …
Tabii bu özellikleri için konuk etmedim köşeme Emel Yetkin’i.
Bu güzelliklerinin yanında örnek alınması gereken çok daha başka, çok daha özel ve de güzel özellikleri var.
Dost çevrelerinde en çok takdir edilen en önemli özelliği; okuma ve de diploma hırsı.
Çalışkanlığı, azimkârlığı…
Görev aşkı.
Titizliği.
Üstlendiği görevlerdeki başarısı.
Ve…
Ve sosyal çalışmalardaki özverili katkıları.
* * *
Size Emel Yetkin adı altında “örnek bir insan modeli” anlatmaya çalıştım.
Nedir o model?
“Ben yeterince çalıştım, artık köşeme çekilip, emekliliğimi yaşamak istiyorum…” dememe modeli.
Son nefesine değin etkin ve yetkin olma modeli.
Bir üniversite mezunu olmasına karşın; ikinci hatta üçüncü üniversiteyi bitirme azmi modeli.
Sözün özü yaşamın her gününü, her anını değerlendirme modeli.
Yaşadığı koşullar ne olursa olsun; “pes etmeme” modeli.
Dost çevrelerinde ben buna, “Emel Yetkin Modeli” diyorum.
… …
Emel Yetkin, şimdi ikinci üniversitede okuyor.
Şu an, Anadolu Üniversitesi Adalet Bölümü öğrencisi…
Ve…
Ve “Hedefim üçüncü üniversite” diyor ve ekliyor;
“. İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, oysa yaşamadıkça yaşlanırlar…
İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır…
Her gün ilaca, hastaneye, doktora...
İnsan kendine olan güveni kadar genç, kuşkusu kadar yaşlı, cesareti kadar genç, korkuları kadar yaşlı, umudu kadar genç, bezginliği kadar yaşlıdır…
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler keşfettikçe, kitap okuma özgürlüğü arttıkça, spor ve yürüyüş yaptıkça, müzik dinledikçe, ruhuyla şarkı söyledikçe ya da korolarda, konserlerde iyi dinleyici oldukça ruhunuza destek oldunuz demektir…”
… …
Azmi, görüyor musunuz?