"

GÜVEN

"di arkadaşlığın, dostluğun, ilişkinin temeli...

Geçmiş zamandan beri bize hep öğretilen; verdiğimiz sözleri tutmamız gerektiğiydi. Küçüklüğümüzden beri bunu aşılamadı mı ailemiz bizlere?

Güvenmeyi öğretti. Karşımızdaki insanda güvenmenin ne denli önem sağladığını...

Sonra ne oldu peki? Zaman geçti, büyüdük, kendimizce çağ atladık olgunlaştık… Atlattığımız çağla gömdük bazı kavramların değerlerini…

***

Hakikaten biz neden böyle olduk donuklaşıp, sıradanlaştık...

Acabalar biriktirip güven kavramını yitirdik.

Korkar olduk yeni şeyler denemekten...

Aslında tekrar tekrar güvenmek istedik de, yaşanmışlıklar bir türlü el vermedi…

Yüz yüze geldiğimizde yapmacık kelimelerle buluşturduk cümlelerimizi...

İçimizdekini dökemediğimizden, hep bir kuşkuyla baktık karşımızdakine…

***

Sonrasında yalanlarla süsledik yaşamımızı…

Hep duymakla yetindik, karşımızdakini bile dinlemez olduk…

Değerlerimizi yitirip, bambaşka kişilere büründük savunma iç güdüsüyle…

***

Kaybolduk biz…

"Dua etmez, yanlışlardan dönmez, gün yüzü görmez olduk…

İyimizi, doğrumuzu savunmaz olduk…

Mutsuzlukla pek bir yakın olduk…"

***

Gidenlere 'Gel' diyemez, gururumuzdan geçemez olduk…

Mutlu günlerimizi karanlıklara saklayıp, göremez olduk…

***

Anlayacağınız; 'Bize Ne Oldu Böyle' dediğimiz bir devirdeyiz işte…

Güvensizliğin kulaklara küpe olduğu bir dönemde...

Yeni arkadaşlara dostluklara ve hatta aşklara kapadık kapılarımızı.

Beyaz sayfalarımızı inatla kirletir olduk...

Ön yargılarımızdan başlamadan kapadık defterlerimizi…

Şimdi mutsuz olmaktan korkmadan, ön yargılarımızı köşeye bırakıp yeni insanlara güvenmeyi deneyelim mi?

Evet, bugün güneş güven dolu bir gün için doğsun ne dersin?