Günümüzde her 100 kişinin 80'i yaşamının bir döneminde bel ağrısı şikayeti ile hastaneye gitmektedir. Bu ağrıları hissettiğiniz dönemde yüzme, düzenli karın ve bel egzersizleri ile iyi bir fizyoterapi programı alarak belki de kendinizi...

Günümüzde her 100 kişinin 80’i yaşamının bir döneminde bel ağrısı şikayeti ile hastaneye gitmektedir. Bu ağrıları hissettiğiniz dönemde yüzme, düzenli karın ve bel egzersizleri ile iyi bir fizyoterapi programı alarak belki de kendinizi çözümsüz bir ameliyatı olmanın eşiğinden döndürebilirsiniz. Vücudumuzun çatısını oluşturan ve bu çatının yıkılmadan dik durmasını sağlayan; kafatasımızın arka ve alt bölümünden başlayarak kalça kemiğimizde kuyruk sokumuna doğru omurgamız uzanır. Omurga 33 adet omur (vertebra) kemiğinin ve omurların arasında bulunan disk şeklindeki kıkırdak yapıların bir araya gelmesinden oluşan, yandan bakıldığında “S” şeklindeki yapıya verilen isimdir. Omurganın öne ve arkaya doğru hafif eğrilikleri bulunmaktadır ve bu eğrilikleri sayesinde vücudun tüm ağırlığını taşıma ile görevlendirilmiş bu yapı zarar görmeden üzerine düşen tüm yüklerin emilimini sağlayarak minimuma indirmekte ve bu yükü eşit miktarda dağıtabilmektedir. Boyun ve bel bölgesinde hafif öne doğru bir eğrilik bulunurken göğüs ve kuyruk sokumu bölgesinde tam ters bir istikamette arkaya doğru bir eğrilik bulunmaktadır. Omurganın en önemli görevlerinden biri de içerisinden geçen omuriliği korumaktır. 33 adet omurun bir araya gelerek içerisinde bulunan kanala yerleşmiş olan omurilik; beyin, beyincik ve omurilik soğanından gelen tüm içsel sinirsel uyarılarını doğru ve hızlı bir şekilde ilgili dokulara iletmek ve bu dokulardan almış olduğu cevabı yorumlaması için geri bildirim olarak beyne iletmekle görevlidir.
BEL OMURLARININ YAPISI
Bel omurlarının yapısı incelendiğinde 5 adet bel omurunun yukarıdan aşağıya doğru L1,L2,L3,L4,L5 şeklinde alt alta dizilmesinden oluştuğunu görürüz. Omurilik kanalı içerisinden geçen omurilik yukarıya doğru beyin kökü ile bağlanır. Aşağıya doğru gidildiğinde son bel omurunun alt kenarına kadar devam eder ve sonlandığı noktada atkuyruğu şeklinde bir sinir ağı oluşturur. Omurilik yaklaşık olarak bayanlarda 43 cm, erkeklerde ise 45 cm uzunluğunda olup 35-40 gr bir ağırlığa sahiptir.
BEL OMURLARININ GÖREVİ
Bel omurlarının arasında disk adı verilen özelleşmiş kıkırdak dokular bulunmaktadır. Bu yastıkçıklar bel omurlarının daha hareketli bir yapıda olmasını sağlar ayrıca jöle kıvamında olmalarından dolayı sürtünmeyi önleyen ve bele binen yükü eşit olarak dağıtıp emme özellikleri de bulunmaktadır. Yetişkin bir kişide bu diskler içinde bulunan su miktarı %85-90 iken, ileri yaşlarda %65-70’lere kadar geriler. Bel omurlarını diğer tüm omurlardan ayıran en önemli farkı; vücudumuzun ağırlık bölgesine çok yakın olmalarından dolayı gövde kısımlarının daha geniş olması ve bu özellikleri sayesinde taşıyabildikleri yük miktarlarının fazla oluşudur. Omurganın en fazla yükü taşıyan bölgesi bel bölgesidir. Gün içerisinde yapmış olduğumuz her türlü harekette ( yürüme, koşma, oturma, merdiven çıkma vb.) omurlar üzerinde oluşan dengesiz yükleri eşit miktarda azaltarak oluşan ağırlığı dengeli bir şekilde vücudun diğer bölgelerine iletmek bel omurlarımızın başlıca görevidir.
Durum böyle olunca bel omurlarımızın aralarında bulunan disk şeklindeki kıkırdak yapıların ve bu kıkırdak yapının içerisinde bulunan çekirdek yapının önemi daha da artmaktadır. Bel omurlarının hareketleri incelendiğinde öne doğru yapılan bükülme hareketlerinin daha geniş açılara sahip olduğunu fakat arkaya doğru yaptığımız germe hareketlerinde daha sınırlı açılarda yapılan hareketlere izin veren bir omurga yapımızın bulunduğunu görmekteyiz.
Kötü kullanıma bağlı yük miktarı arttırılırsa faset eklemlerinde zamanla bozulmalar ve ayrılmalar oluşur. Beldeki kaslar bir veya daha fazla eklemi geçerek yukarıya doğru giderek gövdeye, aşağıya doğru inerek kalçaya uzanırlar ve kemiklere yapışırlar. Omurganın sağda ve solunda sinirlerin çıktığı küçük delikler yer alır. Omurilikten çıkan ve bacaklara doğru giden sinirler buralardan geçerler. Bu sinirlere omurilik sinirleri denir.
Omurilik sinirleri kaslarımızın kasılma kuvvetini ve derimizin duyusunu sağlarlar. Başka bir deyişle, bu sinirler sayesinde hareket edebilir ve ısı, basınç ve ağrı gibi duyuları algılayabiliriz. Bu sinirler bir nevi alarm sistemine benzerler. Örneğin; vücudumuzda bazı yapıların hasara uğradığını veya hasara maruz kalabileceğini bildiren, ağrı duyusudur. Siyatik sinir, bu sinirlerin birkaçının bir araya gelmesinden oluşur. Bu sinirler her iki bacağa dallar verir ve basıya maruz kaldığında veya hasara uğradığında dizin aşağısına da yayılabilen bacak ağrısı oluştururlar. Bu bacak ağrıları halk arasında da çok iyi bilinen, meşhur siyatik ağrılarıdır.
Bel fıtığı (Disk Hernisi); disk adı verilen iki bel omur arasında bulunan özel jölemsi kıkırdak dokunun içinde bulunan, bilye şeklinde bir çekirdek yapının kıkırdak yapıyı yırtarak ya dışarı taşmasına ya da çekirdeğin yırtıktan dışarı çıkarak omurların arka bölgesinde bulunan sinire baskı yapması sonucu oluşmaktadır. Bu olayın olmasının başlıca sebebi omurgaya binen bir travma olabileceği gibi bel omurlarının yapısından veya yaşla ilgili bir yıpranma sonucu da olabilir.
İki omur arasında bulunan diskin beslenmesi yaklaşık olarak 18 yaşına kadar atardamarlar ile gelen kanla beslenir. Diskin merkezinde bulunan ve omurganın yapmış olduğu hareketler ile disk içerisinde yön değiştirerek omurgaya binen yükü minimuma indiren çekirdek 20 yaşların sonunda 30 yaşların başında atardamarlardan gelen kan ile yapılan beslenme sona erer. Bu yaşlardan sonra artık omurgamıza daha iyi bakmamız gereken ve karın, bel ve sırt kaslarımızı daha kuvvetli tutmamız gereken bir dönem başlar. Çünkü kan yoluyla beslenen omurlar arası diskler; artık tamamen çevresinden diffüzyonla beslenmeye başlar. Beslenme düzeni değişen omurlar arsındaki disklerde ilk önce çekirdek yapının su içeriğinde azalmalar başlar(yeni doğmuş bir ceninde çekirdeğin su miktarı %90, çocuklarda %80, yetişkinlerde %50-60 düşer). Su dokusundaki bu azalma diski oluşturan kıkırdak dokunun elastikiyetinde azalmalara sebep olur ve omurga üzerine binen yükün dağıtımında bozukluklar başlar( disklerde oluşan bu su kaybı 33 omur arasında bulunan her diskte bir çökmeye sebep olarak 30-60 yaş arasında 2-4cm arasında boyda kısalmalara sebep olabilir). Daha önce omurgaya binen yükleri daha hızlı bir şekilde emilimini yapan ve eşit olarak dağıtan bu diskler artık bu kuvvetleri daha dağınık ve asimetrik bir biçimde etrafa dağıtır. Bu nedenle bel fıtığına yakalanma daha çok 40-50 yaş aralığın da daha fazla görülür.
BEL FITIĞININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Bel fıtığının en önemli şikayeti oluşan ağrı hissidir. Özellikle aniden başlayan ve değişken seyirli bir ağrı ile kendini gösterir. Değişik pozisyonlarda oluşan ağrılardan kaynaklanan kontrollü ve sınırlı hareketlere kişiyi rahatsız eder. Ağrıların öksürme, ıkınma ve aksırma gibi beyin omurilik sıvısında basınç değişiklikleri oluşturduğu durumda fazlalaştığı görülür.
Bel ve bacak bölgesinde ağrı oluşur: Bel omurlarının arka tarafında oluşan bu ağrının yönü disk içerisinde bulunan yapının omuriliğin sinir köküne yaptığı baskı noktasına göre değişir. Yürüme ile oluşan tek veya iki taraflı kalça, uyluk ve bacakta uyuşma, karıncalanma, ağrı, ileri aşamada hissizlik ve kuvvet kaybı da görülebilir.
Bel fıtığının L3-L4, omurları arasındaki disklerde ise: L4 köküne baskı vardır.
Alt bacak iç kısmında duyusal kayıp veya azalma, dizkapağı refleksinin şiddetinde azalma veya refleksin kaybolması. Üst-ön bacak gücünde ve oturma pozisyonunda alt bacağı yukarı kaldırmada güçsüzlük, üst bacakta kaslarında incelme ve zayıflık, düz bacak kaldırma testinde hassasiyet vardır.
Bel fıtığının L4-L5, omurları arasındaki disklerde ise: L5 köküne baskı vardır.
Alt bacak dış yüzeyinde ve başparmak üzerinde duyu azalması, ayaklar yere basarken ayak başparmağını yerden yukarıya doğru kaldırma gücünde azalma veya kaldıramama, ayak parmak ucunu yukarıya doğru kaldıramama ( yürürken ayak parmak ucunu yere sürümesi= düşük ayak), ayak topukları üzerinde yürüyememe, baldırın ön yüzeyinde bulunan kaslarda kuvvetsizlik, refleks değişikliği mevcuttur.
Bel fıtığının L5-S1, omurları arasındaki disklerde ise:
Ayak tabanında ve dış kenarında duyu kaybı bulunmaktadır, aşil tendonunun refleksinde ve kuvvetinde azalma, ayak parmak ucunda yürüyememe, baldırın arka tarafında bulunan kasında zayıflama, düz bacak kaldırma testi pozitifliği.
Boşaltım sistemi sorunları: Azalmış mesane duyusu ile bağırsak idrar ve dışkı kontrolünün zayıflaması. İdrar yapamama söz konusudur.
Kas güçsüzlüğü: Bacaklarda uyuşma ve karıncalanma ileri safhalarda hissizlik, incelme ve güç kaybı görülür. Özellikle ayak bileği ve ayak parmağında görülen his kaybı ve güçsüzlükler ciddiye alınmalıdır.
Bel Fıtığı Olmanızı Engelleyen Altın Kurallar:
“Bel sağlığımızın kıymetini bel fıtığı olmadan bilelim”.
1. Duruşunuz düzgün olsun
2. Eklemlerinizi doğru açılarda kullanın
3. Kaslarınız güçlü olsun
4. Fazla kilolarınızdan kurtulun
5. Stresten uzak durun
6. Sigara içmeyi bırakın
8. Egzersiz Yapın ( Yüzme-Pilates-Yürüyüş-Yoga

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
- İstatistiklere göre Pazartesi kalp krizinin en fazla geçirildiği gündür.
- 18 yaşından sonra alınan her 1 kg ağırlık kalp-damar hastalığı riskini %3.1 artırmaktadır.
- Hapşırırken burnu tıkamak veya hapşırmamak için kendini zorlamak kafa içi basıncı artırarak beyin kanamasına sebep olabilir.