Merhaba sevgili okurlarım; Engelli doğmak, sonradan engelli olmak. Belki çoğunuz, bu duygulara yabancısınız ama maalesef bunlar hayatın gerçekleri. Ne kadar içler acısıdır ki biz engellilerin bırakın toplumu aileleri tarafından bile yok sayılıp,...

Merhaba sevgili okurlarım; Engelli doğmak, sonradan engelli olmak. Belki çoğunuz, bu duygulara yabancısınız ama maalesef bunlar hayatın gerçekleri. Ne kadar içler acısıdır ki biz engellilerin bırakın toplumu aileleri tarafından bile yok sayılıp, ezilmesi, horlanması ne acıdır. Sonradan engelli biri olarak yaşadığım birçok olay şunu anlatmaktadır; Türkiye’de eğitimli kesim dediğimiz ve hiç okumamış cahil dediğimiz kesimin engellilere bakış açısı aynıysa Türkiye’deki eğitim sistemini sorgulamamız gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla eğitim, tek başına bir şeyi çözmüyor. O halde şöyle dememiz gerekir, yaratıcı eğitim ve bilinç, bu ikisi bir arada olursa insanları cehaletten kurtarabilir. Demek ki bilinçli bir eğitimle toplumun algıları değiştirilebilir. Bir aile kendi çocuğundan utanabiliyor. Evet, evet olmaz demeyin, inanın bu oluyor. Çünkü bu aile kendi yaşantısını kendine göre değil, toplumun değer yargılarına göre davranış sergiliyor. İşte, böylesi ailelerde doğan engelli çocuklar da haliyle bu esintiden nasiplerini alıyorlar ve çekingen, korkak ve öz güvensiz oluyorlar ancak ne yazık ki cahil toplumlarda her şey zincirleme gidiyor, sonucunda cehalet fazla olunca da tabii ki engelli çocuk sahibi olan aile, bizzat kendi ürünü olan bu çocuktan utanıyor. Kendi engelini aşamayan bireylerde de aynı durum söz konusu, dışarıya tek başına çıkamıyor çünkü çarpmaktan, düşmekten, yolunu şaşırmaktan korkuyor ve bunun verdiği utançtan dolayı dışarı çıkmak istemiyor. Şunu diyemiyor, evet ben körüm ve bir körün bir engele çarpmasından, takılıp düşmesinden veya yolunu kaybetmesinden daha doğal bir şey olamaz diyemiyor. İşte, bunun en iyi örneği benim; aslında kendimize karşı en büyük engelimiz inanınki bizzat biz kendimiziz, ben kendimden biliyorum ki sağın, solun lafına baktığım ve her kafadan bir ses çıktığı için cesaretim kırılıyor ve bu yüzden kendime çok kızıyorum. Dışarı tek başına çıkma cesaretini gösteremiyorum. Böyle de giderse asla gösteremeyeceğim. İşte, bu da benim gibi her engeli bir şekilde aşan biri olarak canımı sıkıyor. Esasen bu noktalarda birçok çözüme kavuşması gereken sorun ve bu sorunları çözmek için burada belediyelere de iş düşmekte, devlete de iş düşmekte. Bence ilk önce yapılması gereken şeylerin başında okullardaki eğitim derslerine ek olarak çocukları ilk okuldan itibaren hayat dersi verilmeli hani bir ata sözü vardır ya ağaç yaş iken eğilir diye aynen bu sözden yola çıkılmalı ve o minicik beyinlere ilerde nelerle karşılaşacağı evlenip engelli çocuk sahibi aday adayı olmanın eğitimi ve engellilere nasıl davranılmalı gibi ek dersler verilmeli okullar çocukları piknik alanları tiyatro gibi yerlerin yanında rehabilitasyon okullarına götürerek oradaki engelli çocuklarla kaynaştırmalı diyerek daha iyi yarınlara haftaya buluşmak üzere sağlıcakla kalın farkındalığa imza atmak için bizimle olun.