Bir süredir sosyal medyada konuşulan ve artık bir şehir efsanesi haline gelen 'Abdullah Çatlı öldü olarak gösteriliyor, ameliyatla yeni bir yüze sahip oldu ve hayatına Hakan Fidan olarak devam ediyor' söylemleri artık iyice artmaya başladı. İkilinin benzer yüz hatları da bu iddiayı kuvvetlendirirken bir kısım buna cani gönülden inandı bir kısım ise bu olayı goygoy malzemesi yaptı.

Beyinlerinizin yanmasına hazırsanız, başlayalım!
Dilerseniz önce Abdullah Çatlı kimdir, nasıl öldü, Susurluk Kazası nasıl meydana geldi onu öğrenelim...
'Türk organize suç örgütü lideri, mafya lideri, derin devlet ajanı ve kontrgerilla mensubu.'

Abdullah Çatlı'nın biyografisi bu sözlerle başlıyordu...
1 Haziran 1956'da Nevşehir'de dünyaya gelen Çatlı, 1977'de Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı, 25 Mayıs 1978'de ise Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcısı oldu.
Milliyetçi ve ülkücü bir görüşe sahip olan Abdullah Çatlı, gün geçtikçe güçleniyor ve 'derin devlet' kimliğine geçiş yapıyordu.
1977'de 6136 Sayılı Kanuna muhalefet ve polise ateş açmak suçundan hakkında ilk kez adli bir işlem geçirdi.
11 Temmuz 1978'de Ankara'da Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Bedrettin Cömert'in öldürülmesi olayının faili olarak Ankara 5. Sulh Ceza Mahkemesince hakkında gıyabi tevkif kararı alındı. 23 Ağustos 1978'de Sakarya'da yakalandı ve gözaltına alındı.

9 Ekim 1978'de de Ankara ili Bahçelievler semtindeki 7 TİP'linin öldürülmesi olayının planlayıcısı ve baş sorumlusu olduğu iddialarına ilişkin tutuklama kararı, olaydan 4 yıl sonra alındı. Bu sürede hakkında 'Kırmızı Bülten' kararı çıkartıldı.
Cinayet, cinayete azmettirme, yaralama, ateşli silah kullanma, cinayete teşebbüs, yardım ve yataklık, sahte belge düzenleme, polise mukavemet ve daha birçok suçtan aranan Çatlı, 12 Eylül'ün hemen ardından yurt dışına kaçmış ve artık hayatına 'Mehmet Özbay' olarak devam etmişti. İsviçre'de yakalansa da serbest bırakılmış ve Fransa'ya geçmişti. Fransa'da sahte mühür ve yasaklı madde bulundurmak suçundan 7 yıl cezaya çarptırıldı. Türkiye, Çatlı'yı Fransa'dan istemiş fakat Fransa hükümeti hala idam cezası uygulanan Türkiye'nin bu isteğini reddetmişti.
80'deki kaçışının ardından da birçok ülkede birçok farklı suça karışan Çatlı, yani yeni adıyla Mehmet Özbay, kaçak yollardan Türkiye'ye girmişti. Burada da eski faaliyetlerine devam etti.
Adı Mehmet Ali Ağca ile birlikte Papa Suikasti'nde de geçiyordu.
Takvimler 3 Kasım 1996'yı gösteriyor... Akşamüstü saatleri, konum Balıkesir, Susurluk... Tarihe adını yazdıran Susurluk Kazası ve Abdullah Çatlı'nın ölümü...
Manken sevgilisi olduğu iddia edilen Gonca Us, dönemin eski İstanbul İl Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ, DYP milletvekili Sedat Edip Bucak...
Sadece Sedat Edip Bucak hayatta kalmayı başarırken üstünden Mehmet Özbay kimliği çıkan Abdullah Çatlı ve beraberindekiler hayatını kaybetti.
Sedat Edip Bucak'ın sahip olduğu 06 AC 600 plakalı araç, Kuşadası'ndan İstanbul'a doğru Hüseyin Kocadağ kontrolünde yola çıktı. 4 kişinin bulunduğu Mercedes marka araç 3 Kasım 1996 günü saat 19:25 sularında Susurluk ilçesi Çatalceviz mevkisinde benzin istasyonundan çıkış yapan Hasan Gökçe yönetimindeki 20 RC 721 plakalı kamyona çarparak büyük bir şiddetle kamyonun altına girmiş ve Türkiye tarihine Susurluk Skandalı/Susurluk Kazası olarak kaydedilmişti.

Arabada Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan Abdullah Çatlı, bir emniyet müdürü, dönemin Şanlıurfa milletvekili ve bir manken bulunuyordu. Bu durum Türkiye tarihinde 'Mafya, polis ve devlet iş birliği' olarak kaydedilen birlikteliklere bir yenisini daha eklemişti.
Çatlı'nın sevgilisi Gonca Us'un üzerinden ise Melahat Özbay isimli sahte kimlik çıkmıştı.
İddialara göre raporlara girmese de Çatlı'nın kazadan sonra 'birileri tarafından' boynunun kırılması suretiyle hayatını kaybettiği halen konuşulmakta.
Söz konusu araçta İsrail'den alınan ve Özel Harekat Daire Başkanlığı envanterine kaydolan fakat sonra 'kaybolan' birçok silah ve mermi ele geçirildi. Araç adeta bir silah deposu gibiydi...

Olayla ilgili yüzlerce komplo teorisi ortaya atıldı. Hala bu komplo teorilerinin doğru olup olmadığı konuşulurken bir kesim, Abdullah Çatlı'nın hayatını kaybetmediğine, kendisine öldü süsü vererek farklı bir kimlik ve yüz ile hayatına devam ettiğine inanıyor.
DEVAMI İÇİN İKİNCİ SAYFAYA GEÇİN >>>
Son dönemlerde ise beyinlerimizi yakacak, nutkumuzu tutturacak bir iddia ile çalkalanıyor ülke! Söylenenlere göre Abdullah Çatlı yaşıyor! Geçirdiği estetik operasyonlar ve yeni kimliği ile halen aramızda olabilir!
Ellerindeki en büyük argüman ise yüz hatlarının benzerlikleri... Hakkında hiçbir bilgi bulunmayan Hakan Fidan ile şüpheli bir şekilde ölen Abdullah Çatlı'nın hikayesine gelin birlikte bakalım...
Ellerindeki en büyük argüman ise yüz hatlarının benzerlikleri... Hakkında hiçbir bilgi bulunmayan Hakan Fidan ile şüpheli bir şekilde ölen Abdullah Çatlı'nın hikayesine gelin birlikte bakalım...
Edinilen bilgilere göre kendisi 1968 yılında Ankara'da dünyaya geldi.
1986'dan 2001'e kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinde astsubay olarak görev aldı.
Bu sırada KK Muhabere Okulu ve KK Dil Okulunda eğitimlerini tamamladı. Askerliği kendi isteğiyle bırakıp ABD'de Maryland Üniversitesine bağlı University of Maryland University College'dan yönetim ve siyaset bilimi alanından lisans eğitimi aldı.
Bilkent Üniversitesinde 'Dış Politikada İstihbaratın Yeri' isimli teziyle yüksek lisans ve 2006'da da 'Bilgi Çağında Diplomasi: Antlaşmaların Doğrulanmasında Enformasyon Teknolojilerinin Kullanımı' başlıklı tez ile doktorasını tamamlamış oldu.
Viyana'da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunda, Cenevre'de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsünde ve Londra'da Verification Technologies Research Center'da akademik çalışmalarını sürdürdü.
Son olarak Hacettepe ve Bilkent Üniversitelerinde akademisyenlik yaptı.
Takvimler 15 Nisan 2010'u gösterdiğinde Fidan, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşar yardımcısı olarak görevlendirildi. Emre Taner'in görev süresi bittiğinde ise MİT Müsteşarı oldu. Göreve 42 yaşında gelen Fidan, Türkiye Cumhuriyeti'nin en genç MİT Müsteşarı olarak tarihe adını yazdırdı.
Erdoğan'ın 'Sır küpüm' dediği, her kararda fikrini danıştığı ve 'Süper kahraman' olarak adlandırdığı Fidan'ın sadece başarı dolu kariyerinden bilgiler bulmak mümkün.
İddia sahipleri 'Çatlı devletten kaçamayacağını anladı ve kendisine öldü süsü verilecek kazayı planladı. Derin devlet onu korudu ve kaza sonrasında ameliyat yaptırarak yeni bir kimlik ve suret verdi. Günümüzde hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz ve devletin birçok biriminin içinde görev alan Hakan Fidan olarak yaşamını sürdürüyor...' demekte.
Özel hayatında ise öğrenebildiğimiz kısıtlı bilgilerden birisi de Hakan Fidan'ın oğluna Abdullah ismini koyması oldu.