TÜRKİYE’NİN turizm açısından en ucuz yedinci ülke olduğu belirlendi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2024 yılında Türkiye’nin tüketim mal ve hizmetlerine ilişkin fiyat düzeyi endeksi 53 oldu. Bu değer, 27 Avrupa Birliği (AB) ülkesi genelinde 100 euro karşılığında satın alınabilen bir mal ve hizmet sepetinin, Türkiye'de 53 euro karşılığı Türk lirası ile alınabildiğini gösteriyor. Yiyecek, içecek ve konaklama hizmetlerini kapsayan “Lokanta ve oteller” kategorisinde Türkiye, 69 endeks değeriyle en ucuz 7. ülke oldu. Aynı kategoride en yüksek fiyat düzeyi 171 endeks ile İsviçre'de görüldü. Türkiye'nin turizmdeki rakiplerinden Fransa 110, İtalya 107, Yunanistan 86 ve İspanya ise 84 endeks değerine sahip.
“FİYAT ARTIŞLARI YAVAŞLADI, MALİYET YÖNETİMİ ÖNEMLİ”
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Cimrin ise Türkiye’nin hâlâ rakiplerine kıyasla daha uygun fiyatlı bir destinasyon olduğunu ancak aradaki farkın azaldığını vurguladı. Cimrin, "Türkiye hâlâ lokanta ve oteller kategorisinde, İspanya ve Yunanistan gibi rakiplerimize kıyasla daha uygun. Ancak son yıllarda aradaki fark giderek azaldı. Onlar kadar pahalı olmasak da, ‘Türkiye çok ucuzdur’ algısı artık yıkılmış durumda. Türkiye daha pahalı bir destinasyon haline geldi ama hâlâ görece olarak daha ucuz. Bu durum, satışlarımızı zorlaştırıyor. Özellikle paket tur satın alan misafirler açısından yalnızca otel fiyatlarındaki artış değil, uçak ve diğer operasyonel maliyetlerin de pakete yansıması önemli bir sorun oluşturuyor. Sonuçta aynı otelde tatil yapmak isteyen misafirler, her yıl artan paket fiyatlarıyla karşılaşıyor. Bu da doğal olarak rekabet gücümüzü azaltıyor. Bunun yanında, sezon başında havaların geç ısınması da talebi olumsuz etkiledi. Nisan ayı beklenenden serin geçti, hatta Mayıs başlarında bile hava hâlâ ısınmamıştı. Küresel ısınma nedeniyle mevsim kaymaları yaşıyoruz ve bu durum, düşük sezonumuzu daha da zorlaştırıyor. Buna karşın, Mısır gibi daha sıcak iklime sahip destinasyonlar hem fiyat hem de hava koşulları açısından öne geçebiliyor. Otellerimiz, gelecek yıl kontratlarında yüksek maliyetlere rağmen fiyat artışlarını son birkaç yıldaki kadar yüksek yapamayacak gibi görünüyor. Çünkü Akdeniz çanağında satılabilecek fiyatın bir sınırı var. Bu sınırı geçtiğinizde satış yapamazsınız ve indirim uygulamak zorunda kalırsınız. Bu nedenle fiyat artışları yavaşladı. Tesislerin sürdürülebilirliği için maliyetlerin çok iyi hesaplanması ve kontrol altında tutulması gerekiyor. Bu süreçte döviz kurundaki istikrar da önemli bir rol oynayacak. Beklentimiz; maliyet artışlarının durması ve Türk Lirası'nın değer kaybederek döviz kurlarının yükselmesi yönünde. Bu, otellerin kârlılığını koruması ve maliyetlerini karşılayabilmesi açısından son derece önemli" ifadelerini kullandı.
“FİYAT AVANTAJI SÜRDÜRÜLEBİLİR HİZMETLE DESTEKLENMELİ”
Alanya Turizm Tanıtma Vakfı (ALTAV) Basın Sözcüsü Alper Gencelli, Türkiye’nin fiyat avantajının turizm sektöründe fırsatlar yarattığını ancak bu durumun sorumluluklar da getirdiğini belirtti. Gencelli, “Turizm Databank verilerine göre 2024 yılında Türkiye’nin Avrupa’daki en ucuz 7. turizm destinasyonu olarak konumlanması, sektörümüz açısından hem fırsatlar hem de sorumluluklar doğurdu. 2025 verilerine baktığımızda, bu tablo büyük ölçüde korunuyor diyebilirim. TÜİK’in son açıkladığı fiyat düzeyi endeksine göre Türkiye, lokanta ve otel hizmetlerinde 69 endeks değeriyle hâlâ Avrupa ortalamasının oldukça altında seyrediyor. Bu da 100 Euro’luk bir hizmet sepetinin Türkiye’de yaklaşık 53 Euro karşılığına alınabildiğini gösteriyor. Ancak bu fiyat avantajı, sürdürülebilir kaliteyle desteklenmediği sürece uzun vadede rekabet üstünlüğü sağlamaz. 2025’in ilk 5 ayında gelen yabancı ziyaretçi sayısında yüzde 0,99’luk bir düşüş yaşanması, fiyatın tek başına yeterli olmadığını gösteriyor. Özellikle Almanya, Fransa ve Hollanda gibi ana pazarlardan gelen ziyaretçi sayılarında düşüş dikkat çekici. TÜFE, ÜFE ve YD-ÜFE gibi ekonomik göstergelere baktığımızda ise 2025 Mayıs itibarıyla TÜFE yıllık bazda yüzde 39,05, YD-ÜFE ise yüzde 25,34 artmış durumda. Bu artışlar, tesis işletme maliyetlerini yukarı çekerken, fiyat rekabetçiliğini korumayı da zorlaştırıyor. Bu noktada tesislerimizin verimlilik, dijitalleşme ve hizmet kalitesi gibi alanlarda fark yaratması gerekiyor. Rakip ülkelerle kıyasladığımızda; İspanya 84, Yunanistan 86, İtalya 107 ve Fransa 110 endeks değeriyle bizden daha pahalı konumda. Ancak bu ülkeler, marka değeri ve hizmet standardı açısından hala güçlü. Dolayısıyla Türkiye’nin bu fiyat avantajını, tabiri caizse uygun fiyata yüksek deneyim algısıyla desteklemesi kritik. Kısaca ifade etmem gerekirse, 2025’te de fiyat avantajımız sürüyor ama artık bu avantajı nitelikli hizmetle taçlandırmak zorundayız. Aksi takdirde, ucuz ama tercih edilmeyen bir destinasyon olma riskiyle karşı karşıya kalabiliriz” dedi.
