Geleneksel toplumlarda, düşük sermaye ile kurulmuş yerel işletmelerin genel yapıları incelendiğinde; işletme yöneticilerinin, işin tekniğini piyasada öğrenmiş hatta tabiri caiz ise mesleğin tozunu yutmuş bireylerden oluştuğu ve ticari ilişkilerin...
Geleneksel toplumlarda, düşük sermaye ile kurulmuş yerel işletmelerin genel yapıları incelendiğinde; işletme yöneticilerinin, işin tekniğini piyasada öğrenmiş hatta tabiri caiz ise mesleğin tozunu yutmuş bireylerden oluştuğu ve ticari ilişkilerin büyük ölçüde; eş, dost, akraba ilişkileri üzerine dayandırılmış olduğu görülmektedir. İlk etapta işletmeye oldukça fayda sağlayan ve düşük bir sermaye ile hızlı bir gelişim gösterilmesine olanak tanıyan bu durum, işletme ölçeğinin büyümesi ile birlikte işletmeyi; yönetim ve mevcut işlerin takibi hususunda bir hayli zorlamaktadır. Nitekim muhasebeden, satış ve pazarlamaya dek her faaliyetin başında bizzat bulunan işletme sahipleri; çevresel faktörlerin ve büyüme baskısının etkisi ile küçük birimlere ayrılmış, daha sistemsel ve resmiyete dayalı bir çalışma sistemine geçiş yapmak durumunda kalmaktadır. Elbette ki küçük lokasyonlarda sayıca fazla olan bu tür işletmelerin, sistematik bir biçimde büyüme göstermesi; öncelikle bölge akabinde ülke ekonomisi açısından oldukça büyük bir önem taşımaktadır. Fakat sistemli bir yapıya geçiş süreci; bünyesinde işletmeler açısından birtakım zorluklar barındıran bir süreç olmakta ve gerek işletme, gerekse müşteriler için, uzun bir adaptasyon süreci gerektirmektedir.
Faaliyete başladığı ilk günden itibaren ticari ilişkilerini eş-dost hatırı üzerine kurmuş, müşterilerinin büyük bir çoğunluğu ile duygusal anlamda bağı bulunan ve veresiye usulü ile çalışmalarını yürütmekte olan işletmelerin; barkot sistemi, bilgisayarlı stok takibi gibi daha kayıtlı ve resmi işlemlere dayalı bir yapıya geçmesi, müşteriler ve işletmeler açısından bir hayli zor olacaktır. Ne yazık ki bu alışılagelmiş çalışma sisteminden bütünüyle vazgeçmek de mümkün olmamaktadır. Fakat tamamen duygusal bağlara dayalı bir ticaret anlayışı; işletmenin geleceğini negatif yönde etkilemekte ve işletme açısından soyut, belirsiz ve sorunlu bir iletişim ağı ile ilişkiler bütününü ifade etmektedir.
GEÇİŞ SÜRECİ ZORLUKLARI VE ÇÖZÜM
Yeni bir çalışma sistemine geçiş sürecinde işletmeler; amatör girişimler ve duygusal yatırımlar, planlama ve bütçeleme eksiklikleri, nitelikli personel istihdam edebilme yeteneğinin ve gücünün zayıf olması, alacak ve stok takibinin etkin şekilde yapılamaması, AR-GE faaliyetleri ve teknoloji kullanımı için yeterli bilgi birikimi ve bütçenin bulunmaması, detaylı bir müşteri analizi yapılarak müşterilerin ödeme özelliklerine göre sınıflandırılmaması gibi çeşitli sıkıntılar sebebi ile kendilerini yeni sisteme ve yapı değişikliğine adapte etmekte zorlanmaktadır.
Sermayesi artan, büyümeye elverişli birçok işletme, söz konusu bu problemlerin sonucu olarak; doğru yatırımlar yapamamakta, işletme ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmekte, büyüyen işletme etkin şekilde yönetilememekte ve yeni çalışma sistemi konusunda doğru şekilde bilgilendirilmedikleri için değişime duyarlı birçok müşteri kaybedilebilmektedir. Bu nedenle işletmelerin; değişim için en doğru zamanı saptamaları ve ivedi hareketlerden kaçınmaları gerekmektedir. Bunun ötesinde, muhakkak işletmenin geçmiş dönem hareketleri ile karlılık, maliyet ve benzeri faktörler uzman bir kişi yardımı ile gözden geçirilmeli ve geleceğe yönelik bir plan oluşturulmalıdır. Kalifiye personel istihdamı arttırılmalı, şayet faaliyetler mevcut personel ile devam ettirilecek ise; yine uzman yardımı ile personeller eğitilmeli ve sürecin içselleştirilmesi sağlanmalıdır. Hepsinden önemlisi ise; geliştirilmeye çalışılan yeni sistemin tüm gerekleri ve uygulanan işlemlerin detayları, müşteri ilişkileri hususunda görevlendirilmiş personeller aracılığı ile açıklık ilkesine uygun olarak müşterilere aktarılmalıdır. Öyle ki, geçiş sürecinde işletmelerin karşılaştıkları sorunların en başında; müşteri merkezli problemler gelmektedir. Nitekim sokağımızda, mahallemizde ya da beldemizde; barkotlu ürün takip sistemine geçerek, veresiye alışveriş anlayışından uzaklaşan bölge esnafı ile selamı sabahı dahi kesen birçok müşteri görebilmek mümkün. Bu konuda yerel yönetimlerin ve ticaret odası, esnaf ve sanatkârlar odası gibi odaların öncülüğünde tüketicilerin bilinçlendirilmesi, işletmelerin ise kurumsallaşma yolunda desteklenmesi son derece mühim olmaktadır.
Unutmayın ki değişen; mahallenizdeki esnaf komşunuz değil, yalnızca işletmenin çalışma sistemi ve çalışma prensibidir. Kaldı ki küçük esnafın gelişmesi; topyekûn kalkınma için adeta bir basamak görevi görecektir. Evet, değişmek ve gelişmek zor zanaattır ancak; gençlerimizin, ileride daha iyi çalışma koşullarına sahip olması ve onlara daha fazla istihdam imkânı sunulabilmesi için; geleneklere dayalı ataerkil çalışma sisteminden daha kurumsal, kayıt altına alınabilir nitelikte bir çalışma sistemine geçilmesi, geleneksel toplumlar açısından bir zorunluluk olmaktadır!