Tabiri, mecaz anlamda genellikle yaşam körlüğünü tasvir etmektedir. Saplantıları olup, her şeyin doğrusu bu diyenler için kullanılır. Daha birçok cümleleri bu anlamda alt alta sıralayabiliriz. Bu sorun, sivil hayatta ise işyerlerinin bitmesine...

Tabiri, mecaz anlamda genellikle yaşam körlüğünü tasvir etmektedir.
Saplantıları olup, her şeyin doğrusu bu diyenler için kullanılır.
Daha birçok cümleleri bu anlamda alt alta sıralayabiliriz.
Bu sorun, sivil hayatta ise işyerlerinin bitmesine sebebiyet verir.
Dolayısı ile kendisinin yanında, aile ve çalışanlarının da sonunu hazırlar.
Bu tür saplantılar ise ülke ve kent yönetimlerinde halkın refahını ve yaşam şartlarını tehdit eder.
Bugün, Türkiye bu süreç yaşanırken, siyasiler ise boş laf üreterek, seyirci kalmakta ve yaşam şartlarının kötüleşmesine sebebiyet vermektedir.
Her yerde aynı şeyler konuşulmakta, temcit pilavı gibi tekrar edilmektedir.
Sanki ülke refah içinde yaşamakta, her problem çözülmekte de, bir tek Kürt sorunu gündemi yıllardır teşkil etmektedir.
Türkiye'de yaşayan tüm halkların sorunu vardır.
Sanki büyük çoğunluk olan Türkler, yıllardır çok mu mutlu?
Ya diğer yaşayanlar, Lazlar, Çerkezler ve diğer azınlıklar.
Bu kötü yaşam şartlarından çok mu mutlular?
Ama bugün ülke geneline bakıldığında emperyalist düzenin vesayet rejimi altında ailelerin ve insanların ezildiğine hepimiz şahit olmaktayız.
Bilinçsiz ve kötü yönetim yüzünden ülkenin doğal kaynaklarının, yabancılara özelleştirme adı altında ya devir ya da satıldığını görmekteyiz.
Bu ülke resmen geçmişin Afrika’sı konumuna getirilmiştir.
Petrol, Bor, Uranyum, Kömür ve diğer yer altı kaynakları resmen yabancıların eline geçmiştir.
GAP bölgesi tarım toprakları, Ortadoğudaki ülkelerin dolaylı yoldan yönetimindedir.
Hal böyle iken halk bütün bu yaşananları görebiliyorsa, ülke yönetiminin başındakiler de at gözlüğünü çıkarıp da etraflarını görebilmelidir.
Yoksa iktidar, güç ve kudret sahibi olma adına dış emperyalist güçlerin baskısı neticesinde ülkeyi mi feda edecekler?
Ülke ekonomisinin kötüye gittiği son yıllarda, dış cari açığın büyümesi, işsizlik krizinin artması, tarım ve ticarette tüketimi azalttığı gibi, üretim rekoltesinin düşmesine neden olduğu, sosyal hayatta aile yıkımlarına sebebiyet verdiği hala daha görülmüyorsa at gözlüğünü çıkarmak da yetmeyecektir.
Aile içi kavgaların büyüyerek, toplumları yaratan halklar arasında ayrılıklara sebebiyet vererek bu topraklarda yüzyıllardır barış içinde yaşayanları karşı karşıya getirmektedir.
Asıl meselenin bu olduğunu bildiği halde ne yazık ki kendi çıkarları uğruna at gözlüğünü çıkarmamakta ısrar eden ülke yöneticilerine artık güven kalmamıştır.