1950 ile 1960 yılları arasında bu dünyaya merhaba demiş en genci 50, en delikanlısı 70 yaşında hâlâ 18’lik deli taylar gibi ideallerinin peşinden koşan hesapsız, çıkarsız, beklentisiz bir nesil…

Hiçbirinin altına hazır bez bağlanmamış;

Okulda ABD menşeili süt tozu içerek beslenmiş;

Hiçbirinin renkli çocukluk resmi olmamış;

Hatta hiç bebeklik, çocukluk resmi olmamış bir garip nesil…

*  *

Banyo taburesine oturmadan önce su dökünen;

Annelerin sinirlenince kafalarına ‘dannk’ diye ses çıkaran taslarla vurup yıkadığı;

Banyodan sonra havlulara sarınıp, sobaların yanında kurulanmaya çalışan;

Cuma gününde verilen ödevleri, Pazar akşamları yapan;

Aynı simidi iki üç kişi bölüşen, aynı şişeden gazoz içen bir nesil…

*   *

Yere düşen ekmeği alıp başına koyan;

Sokak oyunlarından vazgeç(e)meyip, salça ekmekle yetinen;

Anne terliğini kanıksamış, Pazar banyosunu genelde leğende, maşrapayı kafasına yiye yiye Hacışakir  Sabunlarıyla yıkanan;

Hiçbiri kreş, dershane, özel okul yüzü görmemiş;

Ama hepsi günümüz profesörlerine ders verecek kadar bilgili tuhaf bir nesil…

*    *

Harp görmüş, darp görmüş;

Baskı, çatışma, sorguda işkence görmüş;

Karakolda, sorguda Filistin askısını görüp, yaşamış; cezaevlerinde isyanlarla tanışmış;

En azı 5 ihtilal, 6 muhtıra, 7 post-modern darbeden sağ salim paçayı yırtmış;

En azı 10 ekonomik krizden nasibini almış;

Yoklukla terbiye edilmiş, direnç anıtı bir kuşak...

*    *

Ne yaptı ne eylediyse; yoluyla yordamıyla kendi meşrebine ve de görgüsüne uygun olarak yapmış;

68’liler de 78’liler de bu neslin deli tayları, ipe sapa gelmeyen savaşçıları, tarihe adlarını kanları ile yazmış temsilcileri…

*    *

Bunlar bu neslin üretim harikası mı yoksa üretim hatası mı tartışılır ama bu neslin istisnasız tamamı karşılıksız olarak bu vatanı sevmiş…

1950 ve 1960 yılları arasında doğanlar gerçekten özel üretim…

Çoğu yatılı okumuş, kardeşlik ve paylaşma duygusu zirve yapmış…

Çok kitap okumuş, en azı liseyi bitirmiş, hayatı yaşayarak öğrenmiş…

Çoğu simitçilik, olmadı ayakkabı boyacısı, tamirci çırağı, inşatta amelelik, pazarcılık hamallık yaparak okul harçlığını çıkarmış…

Ne ailesine ne devletine ekonomik yük olmamış, geneli bir baltaya sap olmuş bir kuşak…

*    *

Ezilmiş ama ezik kalmamış, korkmamış, yılmamış, hep dik durmuş, dikleşmemiş kendi şahsına münhasır özel bir nesildir…

Onuru için deyim yerindeyse bir pire için koca bir yorganı yakmış;

Yerine göre öfkeli hırçın, yerine göre beyefendi (ya da hanımefendi);

Sözün özü, günümüz insanlarının yaşadığı güzelliklerin pek çoğunu yaşayamamış ilginç bir kuşaktır…

*    *

Ben de o kuşağın bir ferdiyim.

Yukarıda dillendirdiğim tüm yoklukları, tüm sıkıntıları, tüm acıları ben de gördüm, ben de yaşadım.

Doğru yokluk yıllarıydı o yıllar.

Sıkıntılı yıllardı.

Ama güzel yıllardı.

Samimiyet vardı o yıllarda.

Birlik, bütünlük vardı.

Dostluk vardı.

Arkadaşlık vardı.

Evet, üzerimizden silindir gibi devlet geçti…

Evet, dozer gibi dünya milletleri geçti…

Doğrudur, hayat bizim kuşağımızı sınadı, ama tüketemedi…

Bu nesil, ihanetin acısını, dost hançerinin sancısını, ölümüne yoldaşlığı, mezara kadar arkadaşlığı bildi…

Dostu için can vermeyi de elindeki son lokmayı paylaşmayı da sadakati de vefayı da bildi…

Bu nesil, katı, aksi, deli, serttir…

Bir o kadar da merttir, hoş görülü ve merhametlidir…

Bu neslin yaşarken öğrendikleri bilgi ve kaybederken edindikleri tecrübe en büyük servetidir…

Yani bu 1950 ve 1960 yılları arasında doğan tam bir müzelik antika nesildir…

Onun için 1950 ile 1960 yılları arasında doğmuş, hala inadına yaşayan, ana baba, amca, dayı, teyze, hala, yenge, dede, anneanne, babaanne her neyiniz varsa değerini bilin...

Çünkü bunlar elinizdeki son değerli hazinelerinizdir…

Oturun onlarla konuşun, dinleyin onlardan geçmişi öğrenin…

Sonra arar da bulamazsınız…

Çünkü onlar yakın tarihin son canlı kaynak kişileri, her biri iki ayaklı sözlü yakın tarih kitaplarıdır.

Değerlerini iyi bilin.

“Bana hangi yılların, bireyi olmak istersin” diye sorsalar; tereddütsüz “1950 – 1960 yıllarının bireyi olmak isterdim” olur.

Güzel ve özel yıllardı o yıllar…