Üsküp'te Türkçe önemlidir: “Evet! Burada karşımızda bir cami görüyorsunuz, Murat Paşa Camii. 15. Yüzyılda Şahin oğlu Murat Paşa tarafından inşa edilmiştir. Bir yangın vesilesiyle orijinal halini yitirmiş, ardından Üsküplü Ali Nazım bey tarafından 1800’de tekrardan restore ediliyor. Bunda Ali Beyin amacı orijinali gibi yapmaktır. Fakat ne kadar olur! Tabii ki bilemeyiz...” diyor ve, yerel rehber Fatih güzel Türkçe'siyle eserleri tek tek izah ediyor:
“Efendim, bu caminin bu tarafından, şurada deliği var. Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar bu tarafta yaşıyorlar demiştik. Çoğunluk olarak Arnavutlar bu tarafında yaşadığı için çoğu camilerde hutbelerde, vaazlarda Arnavutça okunur. Üsküp’te, bir tek bu camide (Murat Paşa Camii) vaaz ve hutbe Türkçe okunmaktadır. Yani burası Türkler için çok kıymetli bir camidir. Özellikle Cuma günleri Türkçe vaaz dinlemek isteyenler buraya gelip işte Türkçe vaaz dinliyorlar. Caminin karşısında çifte hamam da yer almaktadır.
İşte bir Osmanlı hamamı. Çifte hamam, çift kubbelidir. İsa bey tarafından 15. yüzyılda inşa edilmiştir. Çift kubbeli olmasının sebebi Osmanlı döneminde kadınlarla erkekler aynı anda giriyorlar fakat; farklı farklı bölümlerden giriyorlar. Hamam 1912’ye kadar içte faaldı. 1912’de 1. Balkan Savaşı olmuştu. O zamana kadar Türkler buralarda çoğunlukta iken şu anda Türkler azınlıktalar. Malumunuz dört Balkan ülkesi buradaki Müslüman Türklere karşı savaş açmışlardı ve katliam yapmışlardı. Aynı zamanda çoğu da Anadolu bölgesine sığınmıştı. Duymuşsunuzdur belki; “Biz, Rumeli göçmeniyiz” derken, işte kaçıp Anadolu’ya sığınmışlar ve gitgide Türklerin sayısı azalmıştır. Mesela bugün Makedonya’nın nüfusu 2 milyondur. 2 milyonluk bu ülkede sadece 80 ila 90 bin Türk yaşamaktadır, efendim.
Bakın tepede, en tepede, orada, Mustafa Paşa Camisi'ni görüyoruz. Mustafa Paşa Camisi hem Yıldırım Beyazıt, hem Yavuz Sultan Selim’in veziri oluyor. Üsküp 1392’de fethedildi demiştik. Bu cami de 100. yıl armağan olarak ve orada tepede Mustafa Paşa tarafından inşa edilecektir. Şimdi, buradan devam ediyoruz...
Kapan Han. Evet, değerli misafirler! Az önce Sulu Han’ın içindeydik. Şu an Kapan Han'ın içindeyiz. Kapan Han 15. yüzyılda İsa bey tarafından inşa edilmiştir. Kapan, zaten farsça kökenli bir kelimedir, ‘kapman’dan gelmektedir. Türkçesi ölçü aleti, tartı aleti demektir. Zaten az önce de söylemiştik. Buraya gelen tüccarlar şu noktada mallarını ölçüp tartıp, zemin katında bırakıyorlar; ardından üst katta konaklıyorlarmış. Fakat konaklama maksimum 3 gündür. Hanımız günümüzde gördüğünüz gibi otantik bir restoranımız, sağda solda bazı dükkanlar var.
Şurada! Geldiğiniz kısımda ise orada restoranlar gördünüz, Üsküp’ün en meşhur kuru fasulyecileri, köftecileri, hepsi buralarda yer almaktadır. Fakat Kapan Han maalesef biraz bakımsızdır. Yani bakımlı değildir. Sebebi de şimdi birazdan zaten yeni şehir tarafını da göreceğiz. Köprüyü de göreceğiz, Taş köprüyü...”
Akşam üstü hava kararmak üzereydi ki biraz acele davranıyoruz. Karınlar da gucurdamaya başlayınca yemek masaları dikkatleri üzerine çekiyordu. Üsküp’ün en meşhur tatlıcıları, farklı farklı tatlıları var. Üsküp’ü Üsküp yapan acıbadem kurabiyesidir. Türkiye’deki gibi değildir. Daha farklı bir tatlıdır. Aynı zamanda içecek olarak da yaban meyvesi, yaban elması var. Biz, ‘borutnitsa’ diyoruz.” Üsküp’te Türklük mimaride, Türkçe dillerde yaşatılmaktadır.