Sözcü Gazetesi, dünkü basımında; AKP Antalya/Elmalı İlçe Örgütünün yaptığı densizliği, ana sayfasından, 9 sütununa manşet başlıkla verdi. AKP Elmalı İlçe Örgütü, parti binalarına, Rahmetli Bülent Ecevit'in (2000 yılındaki...

Sözcü Gazetesi, dünkü basımında; AKP Antalya/Elmalı İlçe Örgütünün yaptığı densizliği, ana sayfasından, 9 sütununa manşet başlıkla verdi.
AKP Elmalı İlçe Örgütü, parti binalarına, Rahmetli Bülent Ecevit’in (2000 yılındaki Amerika ziyaretinde), Clinton’un karşısındaki duruşunun fotoğrafını asmış. Rahmetlinin, o birkaç saliselik anlık görüntüsünün yanına da; Sayın Başbakanının, Obama ile 2010 yılında çekilmiş, “Obama’ya işaret parmağını sallayarak (güya) efeleniyormuş izlemini uyandıran, o birkaç saliselik anlık pozunu koymuş.
***
Ayıptır ve günahtır ya…
Ayıptan da öte, terbiyesizliktir.
İnsanda biraz utanma, sıkılma olur.
Ne diyeyim ben bu zihniyete bilmiyorum ki?
Allah… Allah layığınızı versin kardeşim…
Bu densizliği kim yaptı ya da kimler yaptırdıysa ya da kimler böyle düşünüyorsa, zavallıdır onlar. Acınacak haldedirler.
Türk de değildir, Müslüman da…
Ölmüş bir insanı bile siyasete malzeme yapmaktan çekinmeyen bu zihniyetten korkulur kardeşim.
Pes… Vallahi de, billahi de, tallahi de pes…
Nasıl geldik ya da nasıl getirildik bu durumlara, şaşırıyorum.
O Ecevit ki, Amerika’nın tüm tehditlerine rağmen; haşhaş ekimi yasağını kaldırmış; tüm tehditlere rağmen Kıbrıs Barış Harekâtını yapma yürekliliğini göstermiştir.
İnsan, o densizliği yaparken, çok daha yakın bir zamanda, askerlerimizin başına çuval geçirilirken, suskun kalan liderleri(ni) de düşünür.
***
Siz Ecevit’i ya tanımıyorsunuz ya da unuttunuz herhalde.
Ben anımsatayım o zaman size…
O nesli tükenmiş bir beyefendiydi. Hani İstanbul beyefendisi derler ya, o türden işte…
CHP Eskişehir Gençlik Kolları Başkanı olduğum dönemde, bir süre birlikte çalıştık.
“Efendim’siz” konuşmazdı bizimle ve de hiç kimseyle…
“Rica’sız” çay istemezdi, odacısından.
Nerede şimdi ki, “Ananı da al git lan”lı siyasetçiler, nerede Ecevit.
Kibarlık, beyefendilik, nezaket, mütevazılık akardı üzerinden…
***
Üniversiteden mezuniyetim sonrası, bir daha hiç karşılaşmadık kendisiyle…
1985 yılının Kasım’ıydı yanılmıyorsam...
İstanbul’dan Alanya’ya dönerken, Atatürk Havalimanında gördüm, Rahşan Hanım’la kendisini...
Onlar da benim gibi “check in” işlemlerini yaptırmışlar, uçağın hareket saatini bekliyorlardı…
Orada bulunan onlarca insan, yanına gidip, hal hatır sorup, elini sıkıyorlardı. Her gelen için, anında ayağa kalkıyor; ceketinin düğmelerini ilikliyor; kendisine gösterilen ilginin üzerinde, ilgi ve yakınlıkla karşılık veriyordu.
Ben de gittim. Kendimi tanıttım.
Yılların yorgunluğunu ve acılarını taşıyan belleği, doğal olarak beni anımsamadı. Anımsayamadığı için üzüldü, ne yapacağını bilemedi.
Uçaklarımızın hareket saatine kadar birlikte oturduk, sohbet ettik.
O sohbet anında, beni anımsayamadığı için birkaç kez özür diledi.
Böyle bir nezaket anlayışını, böyle bir yüreği, kaç insanda, kaç liderde görebilirsiniz?
Böyle bir insandı rahmetli…