Alanya’ya gelişimin ilk günlerinde tanıdım onu.
Çocuklarımın (Mudurnu İlçemizdeki okullarından) nakillerini yaptırmak
için gittiğim, evime en yakın okulun (Hayate İlkokulu) müdürüydü.
Farklı bir insan, farklı bir öğretmen, farklı bir yöneticiydi.
Onu ilk kez görmüş, ilk kez tanımıştım ama kabına sığamayan bu
insanın çok farklı yeteneklerinin olduğunu, daha o gün, o anda
sezinlemiştim.
Geçen süreler, yanılmadığımı gösterdi. Onun çok özel yeteneklerine ve
çalışmalarına tanık oldum.
* * *
O özel bir insan.
Canlı bir tarih.
Alanya’nın ayaklı ansiklopedisi...
O, hayata hep olumlu bakan, çevresindeki tüm insanlarla iyi ilişkiler
kurmasını becerebilen güzel bir insan...
O, yaşayan, çağdaş bir Nasrettin Hoca...
O, iyi bir Atatürkçü, iyi bir cumhuriyetçi, iyi bir bilimgüder (laik), iyi bir
yurtsever...
O, emekli olmasına karşın (hâlâ) iyi bir öğretmen...
O, iyi bir sanatçı... Sürekli üreten, sürekli üretmek için büyük çaba
gösteren üretken bir insan...
O, yüreği Alanya için çarpan; O, “Alanya için daha daha ne
yapabilirimin...” peşinde koşan iyi bir Alanyalı...
O benim dostum, arkadaşım, sevdiğim, takdir ettiğim iyi yürekli bir
insan...
Tanrı kendisine uzun ömürler versin, Alanya’sından ayırmasın onu;
onun Alanya’ya vereceği daha çok şey var.
* * *
Onun kitaplarını okudum
Onun sergilerine katıldım.
Bir kez de olsa onun sağlıklı yaşam yürüyüş takımına katıldım.
Çeşitli vesilelerle birçok kez beraber olduk.
Yazılarım için pek çok kez engin bilgisinden yararlandım. Sorduğum tek
bir soru için defalarca dönüp dönüp beni aradı. “Ben sana şöyle bir bilgi
verdim ama, o işin bir de şöyle bir boyutu var…” diye…
Çocuklarını tanıdım.
İbrahim Yetkin’i gıyabında, biraz daha yakın Doktor İsmail Yetkin’i ve
çok daha yakından Arkeolog İlhami Yetkin’i tanıdım.
Mükemmel babanın her üçü de birbirinden mükemmel çocuklarını
tanıdıkça Öğretmen Haşim Yetkin’e olan hayranlığım tavan yaptı.
Öğretmen Haşim Yetkin, sadece öğrencilerine değil, çocuklarına da
büyük emek vermişti.
* * *
Aslında bu yazıyı dört ay önce kaleme almıştım.
Araya hastalıklarım girdi, beklenmeyen olay girdi, yazım bugüne kaldı.
Haşim Hocam, bundan (yanılmıyorsam) beş ay kadar önce “Alanya
(Okumasan da bi Bak Bari)” adlı kitabını vermişti bana.
Belgesel nitelikteki mükemmel kitabın direkt resimlerine dalmam
nedeniyle benim için düştüğü notun ayırdına varmamışım.
Kendisine yakışan ama beni ağlatan bir not düşmüş
“Can Dostum İsmail Haboğlu’na…” demiş ve eklemiş.
“Güzel Alanya’mızla ilgili hepsi birbirinden güzel yazıları için
gezip dolaşmadan, oturduğu yerden yazılarına devam etmesi için bu
kitabım yardımcı olur düşüncesiyle…” demiş.
Can Dostum İsmail Haboğlu’na…
Nezaketin, içtenliğin güzelliğine bakar mısınız?
… …
Tanrım sizlere sağlıklı uzun ömürler versin Güzel İnsanlar.
Siz ve Oğuz Korum Hocam.
Siz ikiniz, bu kentin ayaklı tarihisiniz.
Tanrım yokluğunuzu göstermesin.
Hep söylediğim bir şey var; “Her kentimizin, her beldemizin, her
yerleşim merkezlerimizin birer Haşim Hoca’sı, Oğuz Hoca’sı olsa
ülkemiz ne çok şeyler kazanır.