İki genç kız hazırlanmış hamurdan zovala yuvarlıyorlardı. (Zovala: Bazı yerde pazu da denir. Hazırlanmış hamurdan bir yufka açacak kadar miktarının sıran denen özel bir demir aletle kesilip her parçanın avuç içinde yuvarlanarak küreye...
İki genç kız hazırlanmış hamurdan zovala yuvarlıyorlardı. (Zovala: Bazı yerde pazu da denir. Hazırlanmış hamurdan bir yufka açacak kadar miktarının sıran denen özel bir demir aletle kesilip her parçanın avuç içinde yuvarlanarak küreye yakın bir şekle sokulmasıdır.) (Sıran: Tahminen 5-7 santimetre eninde bir tarafına ağızlık açılarak keskinleştirilmiş keskinleştirilmemiş tarafına da ince sap şekli verilmiş tepe aşağı bir lalenin kesitini andıran demir alettir.) Bir kol kalınlığında uzun bir silindir şekli verilmiş hamur sıran denen bu aletle küçük parçalar şeklinde kesilir, kesilen her parça avuçlarda yuvarlanır. İki genç kızın hazırladığı zovalalardan dört kadın yufka açıyorlardı. Açılan yufkaları biraz yaşlıca iki kadın pişiriyordu. Sacdan pişmiş olarak inen yufkaları yine iki genç kız yağlıyordu. İki genç delikanlıda biri gidip biri gelerek hazırlanan yufkaları tepsilerde odaya servis yapıyorlardı. Bizim iki iri insanda damakları bir ellerinin taşıdığı gözlemelerle tatmin olmadığından her iki elleriyle ağızlarına gözlemem taşıyorlardı. İçeri taşına ilk on tepside karakovan balı vardı. Herhalde evde bal bitmiş olacak ki yirminci tepsiye kadarda gözlemeler pekmezle servis edildi. Pekmez de bitince şekerden yapılmış ağdayla. Oda bitince kuru kuru servis edilmeye başlandı. Bu yiyecekler içeriye taşınırken dışarıdaki manzarada sanki köyde bir felaketin habercisiydi. Hasan Kaplan’ın evindeki iki un çuvalı bitince genç delikanlılar komşu evlerden omuzlarında kaç tane un çuvalı taşıdılar sayamadım. Un çuval taşıyan gençlerden daha küçük yaştaki erkek çocuklarda köydeki başa hanelerden yağ güdüllerini Hasan Kaplan’ın ekmekliğine taşıyorlardı. (Güdül: Katı yiyeceklerin muhafazası için kullanılan küçük kurutulmuş su kabağından oluşan kap. İçinde yağ varsa yağ güdülü, tuz varsa tuz güdülü, kırmızıbiber varsa biber güdülü diye adlandırılırlar.) Toros köylerinde yokluğun hüküm sürdüğü yıllarda kap kacak alacak parası olmayan aileler bazı yiyeceklerini su kabağında muhafaza ederlerdi. İnsanların yaşamına plastik girdikten sonra bunlara pek rastlanmasa da ben o günkü yaşadıklarımıza eklemeyi uygun buldum. Bu şekilde köyün bir çok hanesinden Hasan Kaplan’ın ekmekliğine taşınan un çuvallarından ve yağ güdüllerinden maharetli kadınlar ve genç kızların gayretiyle oluşan bazlamalar önce bal, pekmez, ağda, nihayet kuru bizim iki iri insanın midesinde yerini alıyordu. Gerek hizmet verenlerin gerek yiyenlerin gayreti şafakla beraber başlayıp kaba kuşluğa kadar sürdü.
DEVAM EDECEK