Hacı'yla Antalya'ya inip önümüze gelen ilk otelde geceleyip sabaha karşı saat dörtte Güver uçurumunu bulduk. İdare binasında o günkü ava çıkacak yerli yabancı avcılar, kılavuzlar, torbacıların arasından İsmet bizi görünce...

Hacı’yla Antalya’ya inip önümüze gelen ilk otelde geceleyip sabaha karşı saat dörtte Güver uçurumunu bulduk. İdare binasında o günkü ava çıkacak yerli yabancı avcılar, kılavuzlar, torbacıların arasından İsmet bizi görünce yanımıza geldi. Üçümüz çıkıp Korkuteli yolu üzerinde arabamızı bırakıp sağımıza doğru ilerledik. Neredeyse düze yakın, içinde yabani zeytinlerin ağırlıkta olduğu bir araziyi kurtarıp dağların dibine ulaşınca İsmet burada isterseniz soluklanalım. Hem havanın aydınlanmasını bekleriz dedi. Hayır dedim. Dağın içinde tekelerin tüneme ihtimali olan yerlere, yarların, döküklerin, gapızların olduğu yerlere yaklaşalım. Sabahı orada bekleyelim. Düneklerden birisi dökülürse görebilelim. Bu düz ovada beklememiz bize bir şey kazandırmaz. Bunun üzerinde dağın dibinde sağımıza doğru biraz daha yürürken tekelerin boynuz sesleriyle olduğumuz yere çivilendik. Hacı’yla benim hiç yabancısı olmadığımız bu ses çok yakından geliyordu. Benden evvel dizinin üstüne çöken hacı dürbünü çıkarmıştı bile. Bende dürbünü çıkarmıştım ki Hacı aman dedi. Tekeler işte burnumuzun dibindeler diye fısıldadı. Onun işaret ettiği yere dürbünümü çevirince iç tekeyi bende gördüm. Bütün olaylar bizim lehimizeydi. Esen sabah yeli dağ tarafından bize doğru esiyordu. Tekeler bizden koku alamazlardı. Tekeler açık kayaların üstündelerdi. Dürbünle bu karanlıkta bile rahat görülebiliyorlardı. Tekenin birine sahip olmak için bir tek hatasız atış yapabilmem kalıyordu. Tüfeği önümdeki bir zeytin dalına koyup atış denedim. Zeytinin yaprakları tüfeğin dürbününün önünü kapattı. Ortalık henüz dürbünsüz atış yapabilecek kadar aydınlıkta değildi. Sıkıntımı anlayan Hacı önüme çöküp omzunu işaret etti. Tüfeği onun omzundan destekledim. Şimdi rahatça atış yapabileceğim. Hacı nefesini tutarak gözünde dürbün ban kesik kesik fısıldıyordu. Üstteki ak yekeye, üstteki ak tekeye. Üstteki ak teke kılıç dönmüş ve ben onu nişan alıyorum. Tetiği çekeceğim an teke bana sağrısını dönüyor. Tam bu arada ak tekenin sağrısının önünde başka bir teke bana kılıç duruyor. Bende tetiğe dokundum. Teke hiç kurşun almamış gibi önümüzde kayboldu. Öbür ak teke bir hareketle kılıç gibi durdu ama ben ona tüfeği bir daha çevirene kadar nişan alacak zaman tanımadı. Oda kayboldu. Bütün bunlar çok kısa bir zaman içinde olup bitmişti ve üç tane teke avucumuzun içinden buharlaşmıştı. Biz üçümüz şaşkınlıktan hiç konuşmadan dikilip kalmıştık. Bu ara önümüzdeki yarda bir gürültü oldu. Hacı ister misin bizim teke düşmüş olsun dedi. İsmet tekelerin yuvarladığı taşlardır diyince Hacı tekeler oraları geçeli çok oldu. Bu taş değil ama hayırlısı bakalım. Hele ortalık bir aydınlansın, şu kurşun attığımız yere bir çıkalım dedi. Bunları konuşarak gürültünün geldiği yara girmiş bulunduk.
DEVAM EDECEK