Ağrı, esas itibariyle doku hasarının belirtisidir. Psikojenik ağrı ise ağır ve uzun süreli olan, doku hasarı bulunmayan ağrı yakınmalarıdır. Psikojenik ağrı da, ağrıları açıklayacak organik hiçbir neden bulunmaz. Şayet organik bir...

Ağrı, esas itibariyle doku hasarının belirtisidir. Psikojenik ağrı ise ağır ve uzun süreli olan, doku hasarı bulunmayan ağrı yakınmalarıdır. Psikojenik ağrı da, ağrıları açıklayacak organik hiçbir neden bulunmaz. Şayet organik bir neden varsa bile belirtiler, var olan organik bozuklukla uyumlu değildir. Psikojenik ağrı, çevresel stres, yoğun kaygı, psikolojik gereksinim ve çatışma ile yakın ilişki içerisindedir. Kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülen psikojenik ağrı bozukluğu, özellikle 30-50 yaşları arasında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Her yaşta görülebilir, lakin başlangıç zamanı genellikle ergenlik dönemi veya genç erişkinlik dönemine tekabül eder. Psikiyatrik ve psikolojik hastalıklara dair tanı kriterlerinin bulunduğu DSMIV’e göre bu tanının kesinleşebilmesi için, en az 6 ay sürmesi, ağrıları açıklayabilecek herhangi bir fiziksel nedenin olmaması veya varsa bile yanıtın aşırı olması ile major yakınmanın ağrı olması yeterlidir. Psikojenik ağrı bozukluğu, psikolojik nedenli ve ağrıyı açıklayan belirtiye sahip diğer hastalıklardan ayrılmalıdır. Psikojenik ağrı da ağrı, kişiler için dramatik veya canlı bir niteliğe sahiptir. Örneğin “Birisi göğsüme bir bıçak saplayıp, çekiyor sanki. Birisi beynime delik açıyor, çivi çakıyor tak tak. Canımla uğraşıyorum, canım çıkıyor benim burada” gibi.

PSİKOJENİK AĞRI BOZUKLUĞU’NUN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Düşüncelerini ağrı belirtilerine yoğunlaştırmışlardır. Hayatlarına dair tüm sorun ve yeti kaybını psikojenik ağrı ile açıklamaya çalışırlar. Bu hastalarda genel olarak ağrıya karşı duyarlılık artışı söz konusudur. Sıklıkla: “Ah şu ağrılarım olmasaydı! Önceden böyle miydim ben, ah ah neler yapardım neler… Elimi kolumu bağladı bu ağrılar benim, eve hapsoldum resmen bu ağrılar yüzünden” diyerek yakınmaktadırlar. Hastalar genellikle iletişim şekli olarak ağrı ile alakalı sözcükleri seçmeye gayret ederler. (Çok acı çektim yavrum, çok incindim, incitildim, mahvoldum gibi. Bu kişiler genellikle ağır çalışma koşullarından yakınan, sosyal etkinlikleri olmayan, diğer insanlarca ve aile bireylerince istismar edilen kişilerdir. Mazohistik bir yaşam biçimleri vardır. Depresif duygudurum, öfke, stres, gerginlik, mutsuzluk, kaygı, umutsuzluk, irritabilite en yaygın belirtiler arasındadır. Ağrı bozukluğu yaşayan hastaların ailelerine baktığımızda ise, aile üyelerinin büyük bir kısmı, fiziksel hastalıkları sebebiyle doktor doktor gezmektedir. Tıpkı diğer aile üyeleri gibi bir süre sonra kişide de benzer psikojenik ağrılar görülür ve kişi çareyi, en ufak bir hastalık belirtisinde dahi, tıpkı hastalık hastaları, hipokondriazisler, gibi doktor doktor dolaşmakta bulur. Bu hastaların hekimlere karşı istekleri bitmez. Sürekli ilaç yazması konusunda talepte bulunurlar. Zaman zaman hekimleri suçladıkları da olur. “Sen nasıl benim hastalığımın nedenini bilmezsin, benimle ilgilenmek zorundasın, zaten beni diğer doktor bu hale getirdi, onun yüzünden bu haldeyim, mahvoldum, ben önceden böyle miydim hiç. Bir doktor da çıkıp karşıma senin ağrılarının sebebi şu şu şu diyemedi bugüne kadar” Bunlardan yalnızca bir kaçı tabi.

TEDAVİ
Multidisipliner olarak yürütülen psikojenik ağrı tedavisini psikiyatrist, psikolog ve diğer dallara ait çeşitli uzmanlar, sistematik bir ekip çalışması içerisinde, yürütmektedirler. Tedavide asıl amaç, hastaların doktor doktor dolaşmalarını engellemektir. Tedavi edilmezse; şiddeti gün geçtikçe daha da artar. Genel işlevselliği önemli ölçüde bozan bu hastalık da kişinin, tedavi ile veya bilişsel şemalarını değiştirmesi koşuluyla kendiliğinden düzelme olasılığı mümkündür. Bu hastalığın tedavisinde, kesinlikle ve kesinlikle gerekli görüldüğü takdirde ilaç tedavisi, grup terapileri ve bilişsel davranışçı terapiler genellikle etkili olmaktadır. Tedavi sırasında hastalara zevk verici yaşantılar vurgulanarak, hayal kurma yöntemleri aşılanır. Hastanın durumuna göre bireysel psikoterapi teknikleri de tedavide olumlu sonuç verebilmektedir.