MİSAL, Alanya AKP'nin İlçe Kongresi yapılacak diyelim. Aday olarak Mustafa Berberoğlu, Mustafa Toklu ve Necati Yıldırım
MİSAL,
Alanya AKP'nin İlçe Kongresi yapılacak diyelim.
Aday olarak Mustafa Berberoğlu, Mustafa Toklu ve Necati Yıldırım "Ben de adayım" diyor.
Bunun üzerine, sırf partide iç savaş çıkmasın, sırf kaos yaşanmasın, bu da seçimlere sirayet etmesin diye devreye hemen partinin akil adamları, yani en üst düzey yöneticileri giriyor ve Berberoğlu'nu, Toklu'yu ve Yıldırım'ı önce Antalya'ya davet ediyorlar, sonra Ankara'ya gönderiyorlar, çeşitli telkinler, çeşitli ikna yöntemleri ile aday sayısı 1'e düşürülüyor, kongreye bu formülle gidiliyor ve böylece parti içi kargaşa yaşanmadan iş tatlılıkla hallediliyor.
Misal, yerel seçim süresinde AKP'den 5 isim Alanya Belediye Başkan Aday Adayı oluyor diyelim.
Sırf partide iç savaş çıkmasın, sırf kaos yaşanmasın, bu da seçimlere sirayet etmesin diye devreye hemen partinin akil adamları, yani en üst düzey yöneticileri giriyor ve Kerim Kılınç'ı, Kuddusi Müftüoğlu'nu, İsmail Başaran'ı, Kemal Kaçmaz'ı ve Cengiz Gökçe'yi önce Antalya'ya davet ediyorlar, sonra Ankara'ya gönderiyorlar, çeşitli telkinler, çeşitli ikna yöntemleri ile aday sayısı 1'e düşürülüyor, seçimlere bu formülle gidiliyor ve böylece parti içi kargaşa yaşanmadan iş tatlılıkla hallediliyor.
Misal, MHP İlçe Teşkilatı'nın bir bölümü, Bahçeli'nin gitmesini isteyen Meral Akşener, Sinan Ogan veya Ümit Özdağ'ı destekliyor diyelim.
Sırf partide iç savaş çıkmasın, sırf kaos yaşanmasın, bu da seçimlere sirayet etmesin diye devreye hemen MHP Genel Merkezi giriyor, Akşenerci oldukları iddia edilen isimler birer ikişer görevlerinden uzaklaştırılıyor, yerlerine ise davaya başından beri sahip çıkan isimler getiriliyor, bu formülle kol kırılıyor ama yen içinde kalıyor, Akşenerci oldukları iddiasıyla görevlerinden alınanlar veya partiden uzaklaştırılanlar gıkını bile çıkarmıyor, kan kusuyor ama soranlara "Kızılcık şerbeti içtim" diyor, muhalif bile olsa herkes bir şekilde MHP'nin kamuoyu nazarında zarar görmemesi için üzerine düşeni en iyi şekilde yerine getiriyor.
Peki ya CHP?
Alanya'da bir kavga, bir curcuna, sosyal medya üzerinden bir sataşma, gırla gidiyor.
Biri diyor ki, "Sen hakiki CHP'li değilsin", bu kez öteki, "Biz senin geçmişini iyi biliriz. Söyle bakalım, o otelleri öğretmen maaşıyla mı aldın, hadi açıkla kamuoyuna" diye sataşıyor.
Yetinmiyorlar...
Biri, "Beni Danışma Kurulu'nda konuşturmadılar" diye partilisini yerin dibine sokmaya çalışıyor, bu kez suçlanan diğeri, "Hadi işine gücüne bak. Ona buna çamur atmayı da bırak da biraz kitap oku" diye cevap veriyor.
Bunların hepsi kapalı kapılar ardında değil, herkesin kolaylıkla ulaşabileceği sosyal medya mecrasında, gazete sayfalarında veya televizyon ekranlarında oluyor üstelik.
Uzun lafın kısası...
CHP, Alanya'da dün de yoktu, bugün de yok, durum onu gösteriyor ki yarın da olmayacak.
Beyler, abiler, ablalar.
CHP rozeti takmakla, milletin gözünün önünde kendi partiline sataşmakla, parti bürolarında uzun oturup yan gelip yatmakla partili olunmaz.
CHP'liler boşuna dışarıda düşman aramasın, kendi içlerine bakmaları yeterli.
"Dost acı söylermiş" misali; bu sataşmalar ve kara propagandalar devam ettiği sürece Alanya'da CHP ilk yerel ve genel seçimlerde nal toplamaya devam eder, benden uyarması.
Alanya'da yok mudur, birbirine kızgın ve öfkeli CHP'lileri sakinleştirecek, susturacak akil adamlar?