ÜZÜLEREK söylüyorum, seçimden önce olduğu gibi, üç gündür ulusal bazda ne televizyon izleyebiliyorum, ne de gazete okuyabiliyorum. Neden? Çünkü, AKP'nin 'toplu açılış” ve 'halkla buluşma” adı altında yaptığı çifte...
ÜZÜLEREK
söylüyorum, seçimden önce olduğu gibi, üç gündür ulusal bazda ne televizyon izleyebiliyorum, ne de gazete okuyabiliyorum.
Neden?
Çünkü, AKP’nin “toplu açılış” ve “halkla buluşma” adı altında yaptığı çifte kavrulmuş mitinglerini, CHP’nin uçuk vaatlerini, MHP’nin “Vatan Millet Sakarya”dan öte gitmeyen açıklamalarını izlemek istemediğim için…
Eli kanlı, pardon, eli bağlamalı Selahattin’in konuşmaları nedense seçim döneminde hayli şirin bir ambalaj içerisinde servis edilmeye çalışılsa da, sahte yaldızla boyanmış sözcüklerin altındaki gerçek niyetleri bildiğimden onu da izlemiyorum.
***
Kala kala Acun’un Sörvayvır’ına kalıp atasözü cambazı Turabi ile emekli manken Bozok’un reyting uğruna giriştikleri Hacivat/Karagöz imitasyonu kofti atışmalarını da izlemek istemediğim için, açıyorum müziği, açıyorum kitabı, beynime oksijen takviyesi yapıyorum uzun süredir.
***
Ama gelin görün ki, hem meraklı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hem de mesleğimiz icabı, gündemden kopamıyoruz.
En azından sabahları, fikirlerime yakın bulduğum Fox TV’den İsmail Küçükkaya’yı izleyip gündeme dair fikir edinmeye çalışıyorum.
***
40 yaşında, sorumlulukları olan, her birey gibi geleceğe dair kaygılar duyup planlarını buna göre şekillendiren birisi olarak üç gündür edindiğim fikirlerden damıttığım düşüncelerim şudur, saygıyla arz ederim.
***
2002’de Türkiye’nin Merkez Partisi olma iddiasıyla yola çıkan, kendisinden önceki iktidarlar gibi çalıp çırpmayacaklarını, vurguna talana son vereceklerini, Harun gibi gelip Karun gibi gitmeyeceklerini, yetimin öksüzün hakkını hukukunu koruyup kollayacaklarını söyleyen AKP, 13 yıllık yıpranma payı ile birlikte desteğini yitirmeye başlamıştır, bu saatten sonra da işi hayli zor gözükmektedir.
***
Atatürk’ün partisi CHP, etkin politika üretemediği için, halkın cebine ve midesine yönelik projelerden hayli uzaklaştığı için, siyaseti salt “Şeriat geliyor, laiklik elden gidiyor” bağlamına indirgediği için, yüzde 80’i orta direk ve gariban olan milletin partisi olmaktan büyük bir hızla uzaklaşmıştır.
***
Her gün en az 3-5 şehit verdiğimiz eski günlerde yaptığı çıkışlarla ilgiyi sürekli taze tutan, “Vatan Millet Sakarya” edebiyatıyla ayakta durmayı amaçlayan ve başaran, iktidar olmaktansa her gün genel merkeze gelen giden partiliye ve vatandaşa el öptürüp çay kahve ısmarlayan, Salı günleri yapılan grup toplantılarında sırf parti tabanını bir arada tutup gazını alıcı açıklamalar yaparak gün kurtaran MHP ise “Terörün uzantısı” dediği HDP ile aşağı yukarı aynı oranda oy alarak, “Demek ki Türkiye’de vatan millet sevgisi taşıyan seçmenle terörü destekleyen seçmen sayısı hemen hemen aynıymış. O halde bu işte bir sakatlık var” sorusunun gündeme gelmesine vesile olmuştur.
***
Acı olan taraf ise şudur.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) 7 Haziran’da Meclis'e giremeseydi, oyların büyük çoğunluğu yine AKP'ye kayacaktı ve bugün AKP'lilerden "Asrın Lideri. Büyük Başkan" laflarını dinliyor olacaktık. MHP ile CHP'de ise Kurultay hazırlıkları, iç savaşlar, istifa sesleri çoktan başlamıştı bile. MHP ile CHP'nin üst yönetimini kurtaran, bugün bu başarısızlıklarına rağmen taban tarafından sorgulanmalarının önüne geçip halen o koltuklarda oturmalarını sağlayan ne acıdır ki, HDP'den başkası değildir.
***
Buna mukabil…
AKP'nin geride kalan 13 yılda Türkiye için yaptığı hizmetleri kimse inkar edemez. Ülkeyi getirdiği seviye çok iyi bir yerdedir. Ama başta ben olmak üzere, insanların büyük çoğunluğu adaletsiz yarışa, milletin maddi imkanlarıyla "sözde toplu açılış" adı altında yapılan çifte mitinglere, çerez parasıyla alınan makam arabalarına, vakıflara bedavadan verilen kupon arazilere, makara kukaralara, ona buna ayar çekmelere falan tepki göstermiştir.
***
Benim vergimle bana hizmet üretecek insanlar bana artistlik yapamaz, beni küçük göremez, beni yok sayamaz.
Siyaset kurumu hizmet kurumudur.
"Gücü elime geçirdim, saltanatımı süreyim" makamı değildir.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Siyasi liderler Atatürk'ü örnek alsalar tarihe geçecekler ama pek çoğu ünlü “Yüzüklerin Efendisi” filmindeki “Gollum” gibi kutsal yüzüğü ele geçirince bir anda canavara dönüşüp bir süre sonra tarihin karanlıklarına doğru sürükleniyorlar.
***
Tabi bunda toplumun "efendi" "padişah" "saltanat" meraklısı bir kesiminin verdiği gazın da etkisi var.
Bana da her gün 20-30 kişi "En kral sensin", "Sen olmasan bu ülke batar" dese ben de havaya girerim. İnsan nefsi bu. Ama koskoca ülkeyi yönetecek insanlarda geniş bir yelpazeye hitap edecek özgüven ve empati olması gerekir diye düşünüyorum.
***
Bugün Kemal Kılıçdaroğlu veya Devlet Bahçeli de Cumhurbaşkanı olsa ve seçim öncesi eski partilerine destek için meydanlara inse, aynısını onlar için de söylerim. Cumhuriyet rejiminde herkesin gönlünde yatan bir parti olabilir ama muhtarlar ve Cumhurbaşkanları görev başındayken tarafsız olmalıdır.
Ama ne yazık ki 2015'te seçim sürecinde koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir kurumu, Anayasa gereği tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı'na "Dur, ne yapıyorsun" demedi, diyemedi.
***
Tam “İkinci Yarı” başlayacakken seyirci sahaya girdi, maç kısa süreliğine tatil edildi.
Şimdi, soyunma odasında durum analizi yapan hakemlerin "Maça devam" veya "Maç iptal" kararı bekleniyor.
Ve Türkiye, gelen haberlere göre, Amerika ile Avrupa’dan bakılınca burnu kaostan kurtulmayan Ortadoğu ülkelerinden pek de farksız gözükmüyor.