'Hayatımda büyük bir sıkıntı yok', 'psikoloğa gitmemin faydası olur mu?' 'psikoloğa neden gidilir?' 'gitmem gerektiğini nasıl anlarım?' gibi ve benzeri türden sorular sıkça kişilerin kendine ve çevresine...
'Hayatımda büyük bir sıkıntı yok', 'psikoloğa gitmemin faydası olur mu?' 'psikoloğa neden gidilir?' 'gitmem gerektiğini nasıl anlarım?' gibi ve benzeri türden sorular sıkça kişilerin kendine ve çevresine sorduğu sorulardandır. Genellikle, psikolojik bir bozukluk olarak tanımlanabilecek ve depresyon, anksiyete, yaşam değişiklikleri, bağımlılıklar, travmatik yaşantılar durumlarında veya kişinin hayatında bir problem durumu ortaya çıktığı ve bununla baş etme sürecinde psikolojik destek alma algısı yaygındır. Günümüzde yaşanılan en büyük problemlerin birisi de psikolojik sıkıntıların ve sorunların karşısında yaşanılan çaresizliktir. Kişiler arasında konuşulan depresyon, panik atak, takıntı, dikkat dağınıklığı, fobi, hiperaktivite gibi kelimeler günlük geçen konuşmalarda daha sık kullanılır hale gelmiş durumda. Bir bakıma beden sağlığının önemi kadar ruh sağlığının da önemli olduğu farkındalığı gün geçtikçe arttığını gösteriyor. İnsanlar günümüzün gereği içinde bulunulan yaşam şartları çerçevesinde olumsuz duygu durumlarına girebiliyor. Mesela, zamanı etkili bir biçimde kullanılamayan durumlarda, kişi kendini karamsar, yalnız ve umutsuz hissettiğinde, çevresindeki insanlara karşı güven duymada güçlük yaşadığında, kendisini dinleyecek, yol gösterecek, önyargılardan uzak profesyonel bir yardım ihtiyacı hissediyor.
Ayrıca, terapi süreci 'sağlıklı' bir birey için de birçok fayda sağlayacak bir durumdur. Bunun başında, kişinin kendiyle ilgili farkındalığının artmasını, hayatına farklı bakış açıları geliştirmesini sağlar. Kısa süreli bir terapi ile kişi, günlük hayatın sancıları, iş ve özel hayat dengesi, ilişkileri, hedef ve hayalleri ile ilgili pek çok konuda bir farkındalık kazanır. Bu noktada 'ben bunu zaten kendi kendime yapıyorum, psikoloğa gerek var mı?' sorusu geliyor akıllara. Şöyle ki, kişi kendi kendine girdiği bu süreçte bir yerden sonra fazla yol kat edemeyebilir. Bir nevi körlük yaşayabilir. Kişi kim olduğunu görmek için, aynada kendine baktığında, ayna ona dışarıdan görüneni gösterecektir. Yani kendini yine kendi gözünden görecektir. Ama bu bakış açısı kim olduğunu, neyi neden istediğini, verdiği tepkileri, aldığı kararları anlamasına yardımcı olmayacaktır. Bu konuda yapılabilecek en etkili şeylerden biri, kişi, aklındaki soruları, düşünlerini, duygularını güven duyulan birine açıklaması ve bunları kelimelere dökerken, kendisinin de duymasıdır. Burada genellikle ilk paylaşımda bulunulmak istenilen kişilerin başında, aileden biri, bir arkadaş olabiliyor. Ancak, çoğunlukla bu kişiler ya zaten kişinin tarafındadır ve kişinin duymak istediklerini söyler ya da gerektiği kadar etkili bir dinleme gerçekleştiremeyebilirler. Yani kısaca, önyargılı, sübjektif ve taraflı bir paylaşım gerçekleşecektir. Öte yandan psikolog, tarafsız, dikkatli bir biçimde dinleyip, gerekli sorular yönelterek kişinin kendini anlamasında yol gösterecektir. Bu sayede, kişi kendine karşı daha dürüst olup, dışarıdan bir kişinin gözünden kendini görme ve anlama fırsatı yakalamış olacaktır. Ve bunu yaparken, objektif ve yargılamadan gerçekleştirecektir. Bu sebeple sağlıklı bir zihinle, daha anlamlı bir hayat için psikoloğa gidilebilir.