GÜN, birlik günü olmasına karşın, bütünleşip bir yumruk olmamız gerekirken, sudan sebeplere dayalı olarak, hala kutuplaşıp çatışmanın saçmalığı içindeyiz. Geçmişte en ufak bir olayda bir yumruk olurduk. Kıbrıs harekatında bu dayanışmayı...

GÜN

, birlik günü olmasına karşın, bütünleşip bir yumruk olmamız gerekirken, sudan sebeplere dayalı olarak, hala kutuplaşıp çatışmanın saçmalığı içindeyiz.

Geçmişte en ufak bir olayda bir yumruk olurduk.

Kıbrıs harekatında bu dayanışmayı hem siyasetçilerimiz hem de toplum olarak göstermiştik.

Son yıllarda bize ne oldu?

İdeolojik ya da parti fanatizmi içinde, mikrofon karşısında ya da klavye başında komando havasına girip, ona buna meydan okuyarak yiğitlenmenin kolaycılığına giren kimi siyasilerimizle bazı vatandaşlarımızın gerçekçilikten uzak yaklaşımları yüzünden, toplum olarak, bir sürü enformasyon ve dezenformasyona hatta ciddi provokasyonlara geldiğimiz de bir gerçek.

İstisnasız hepimiz, her şeyi bildiğimiz iddiasıyla her yerde her konuda ahkam kesmekle meşgulüz.

Bir düşünür, “Bilmeyenden değil, bilmediğini bilmeyenden kork” demiş.

Türkiye belki de tarihinin en kritik ve tehlikeli bir sürecinden geçerken, biz hala, sağcılık solculuk, AK Parti'cilik, CHP’cilik ya da MHP’cilik yapmakla meşgulüz.

Siyasilerimiz de, ülkenin geleceğine dönük değil, partilerinin geleceğine dönük ince hesaplar peşindeler!

Türkiye böylesine kritik ve tehlikeli bir süreçten geçerken, meclisteki dört partinin koalisyon kurmaktan çok, erken seçimden bahsetmeleri anlaşılır gibi değil.

İşin en ilginç yanı ise, geçmişteki sağcılıkla solculuğun ne olduğuyla, günümüzün sağcılığının ve solculuğunun ne olması gerektiği konusunda kafa yoran bile yok.

Türkiye’de Demokrat Parti'nin devamı olan Adalet Partisi ve Doğru Yol Partisi çizgisiyle, rahmetli Özal liderliğindeki ANAP merkez sağı, CHP de 1970’lerde merkez solu temsil ederken, MHP iki kutuplu dünyada Komünizm karşıtlığı üzerine kurulmuştu.

Kuran da 1960 darbesinin aktörlerinden rahmetli Türkeş’di.

MSP ise, din temelli olmasa da, “Milli Görüş” adı altında, toplumun dini duygularına hitap ederek, o da Komünizm karşıtlığı üzerinden bir yapılanma içine girmişti.

Bugün merkez sağ çökmüş, yerine Milli Görüş çizgisinden koparak Muhafazakar Demokrasiyi savunan AK Parti kurulmuş ve ilk kuruluşundan bu yana 13 yıl tek başına iktidar olma başarısını gösterdi.

AK Parti'nin özellikle altyapı konusunda ülkemize çok ciddi katkıları olduğunu söylememizde yarar var.

Ama sol ya da sosyal demokrat ve de demokrat hatta liberaller açısından AK Parti'nin üstyapıdaki tutumu, İmam Hatip liseleriyle türban konusundaki ısrarı, ciddi tepki topladığı hatta bu kesimlerin ileriye dönük, AK Parti iktidarından kaygı duymaya başladığını söyleyebiliriz.

7 Haziran seçimlerinde AK Parti'nin oy kaybının nedenlerinden birisi bu olabilir.

Türkiye’nin öncelikle demokrasiyi ve laikliği özümsemiş ciddi bir liberal merkez sağ partiye ihtiyacı var.