Devlet adamı yalan söylemez. Nihayetinde devlet adamı da bir insandır. Ama sürekli de yalan söylenmez ki. Hatta yalan söylemek alışkanlık haline getirilmez ki. Camide içki içildiğinden bahsetti ve bunu ısrarla tekrar ettiler. Ancak olayın en...

Devlet adamı yalan söylemez. Nihayetinde devlet adamı da bir insandır. Ama sürekli de yalan söylenmez ki. Hatta yalan söylemek alışkanlık haline getirilmez ki. Camide içki içildiğinden bahsetti ve bunu ısrarla tekrar ettiler. Ancak olayın en önemli görgü tanığı olan cami imamı “Ben din adamıyım, din adamı yalan söylemez, camide kesinlikle içki içilmedi” mealinde ifade verince vay sen misin, doğruyu konuşan zavallı imam bir kaç defa sürgün yedi. Yine “Başörtülü bacımızı bebeğiyle birlikte yetmiş-seksen kişilik üstü çıplak bir gurup saldırarak linç etmeye çalıştılar” diye her gittiği yerde tekrar tekrar söylediler. Bu linç olayı da tıpkı içki olayı gibi yalandı. Kendisine bu konu sorulunca “Arkadaşlar üzerinde çalışıyor, kamera görüntüleri açıklanacak” diye cevaplandırdılar. Aradan bir yılı aşkın bir süre geçti, ortada hala görüntü yok, zira böyle bir olay yok. Olayın aslında aslı şudur. O başörtülü bayana guruptaki kendini bilmez bir kişi sadece laf atmış, işte hepsi bu. Ne var ki birilerinin bölücü terörden beslendiği gibi onlar da sürekli türbandan nemalanarak, beslenerek büyüdüler.

Geçenlerde yine alay konusu oldu. 12 Eylül öncesi çok yoğun siyasi faaliyet yürüttükleri için bir akşam kızı kapısına not bırakmış, “Baba biraz da bize vakit ayırsan” diye. Oysa kızı 1983 doğumlu imiş. Eh artık bu kadarına da pes doğrusu. Yine bir cezaevi ismi veriyorlar, 12 Eylül darbesi ile o cezaevinde yatmışlarmış. Oysa ismi geçen cezaevi Adalet Bakanlığı kayıtlarına göre ihtilalden sonra yani 1981’ de hizmete açılmış. Ne diyelim “Dilin kemiği yok” demiş atalarımız. Hemen her konuda gerçek dışı beyanlar söz konusu. Ekonomik veriler tamamen hayali. İhracatın arttığından bahsediyordu, il başkanlarının toplantısında oysa ithalat ile ihracat arasında 100 milyar dolarlık bir açık söz konusudur. Şu anda Yunanistan Lozan’a rağmen beşi Akdeniz’de, on bir tanesi de Ege Denizi’nde olmak üzere toplam on altı tane adamızı işgal etmiş. Bu utanç vatandaşlarımızdan gizlenmektedir.

Hep gündeme getirildi. Soma faciası sonrası bir markette vatandaşa hakaret ederek tokat attığı ayan beyan ortada iken inkar edildi. Müşavirin yerde yatan acılı vatandaşa defalarca tekme atması dahi önce yalanlandı, sonra ise geçiştirildi.

Arkadaşlar, devlet adamlığı ciddiyet ister. Önce kardeşim diyeceksin, sonra bir numaralı düşman ilan edeceksin. Karşı çıkılırsa karşı çıkanlara en ağır ithamları yaparak onları “Baasçı” olmakla suçlayacaksın. Sanki ailece yat seyahatine onlar çıkmış, dahası kızının düğününe özel uçakla onlar davetiye göndermiş gibi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunlar tutarsızlıktır. Böyle devlet adamlığı olmaz. O nedenle diyorum ki 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iyi düşünerek isabetli tercih yapalım ve oylarımızı devlet adamlığı vasfını taşıyan Ekmeleddin İhsanoğlu’na verelim. Verelim ki sevgi ekilsin, ciddiyet ekilsin, başkalarının fikrine hoşgörülü bakış ekilsin. Kavga değil, huzur ekilsin.

-

DEVAM EDECEK –