İnsanların sözleri ile eylemlerinin tutmadığı, iki yüzlülük üzerine söylenmiş bu söz, bugün yazacaklarım için doğru bir deyimdir. Ülkemizde virüsün pik yaptığı son dönemlerde kaçınılmaz yayılım ne yazık ki Alanya'da da pik yapmaya başladı. Her ne kadar basında hepsi yer almasa da etrafımızda her gün yeni bulaşmalar ve ölümler çoğalmaya başladı. Denetimlerin hepsi hikaye olmaya başladı. Basında "Yarın denetim var" haberinden sonra insanların sadece ceza yememe korkusu ile kurallara uyması, birbirimizi kandırmaktan öteye gitmiyor.

***

Alanya'da bizleri yönetenler, kurumların koltuklarında oturarak arada maske ile poz verdikten sonra "Maske takmadan sokağa çıkmayın, kalabalık yerlerde durmayın" gibi açıklamalarda bulunuyorlar. Buraya kadar her şey güzel ama bundan sonrası tam da başlığıma uygun uygulamalar oluyor. Fakir, fukaraya düğün yasak, nikah salonu ile sınırlandırılmış. Cezalar yazılıyor ama ensesi kalın olanlar salon veya açık alanda istediği şekilde düğününü yapıyor. Bu demeçleri verenler de baş davetli oluyor. Ayrıca bunlara ceza yazmak onlar için çerez parası olur. Önemli olan önceden önlem alınması gerekir.
Cenazelere katılım sınırlı, ikram yok, taziye yasak fetvası veriliyor ama belediye taziyelere sandalye veriyor. Hangi taziyeye gidilse ikramlar devam ediyor. İnsanlar yine yakın şekilde oturuyor. Bir de kartviziti veya parası olan vefat edince buralara yukarıda bahsettiğim insanların katılımı en üst seviyede oluyor ama herkes kafasını devekuşu misali kuma gömmüş izliyor. Devlet dairelerinin içerisinde kısmen kurallar uygulansa da, dışarısı resmen virüse davetiye çıkarıyor. 15 gün içinde birer kez nüfus ve tapuya gittim. Kuyruklar, kalabalıklar resmen virüse davetiye çıkarıyor. Bizi yönetenler bunu görmüyorsa veya bu kadarı olabilir diyorsa biz daha çok kaparız bu hastalığı. Bu arada sahillerdeki başıboşluğu, restaurantların eğlence mekanı gibi işlevlerde bulunmasını, açılışları, dağ havası, açık alan bulaşmaz diyerek piknikleri, Dimçayı, yayla yolundaki safarileri, akşamları kale yolu, Bektaş, Hıdırellez tarafındaki gençlerin dip dibe oturarak alem yapmalarını görmeyen, görmek istemeyenler bu bulaşımın en büyük sorumlusudur. Her zaman olduğu gibi yine bir felaket yaşanırsa ceza veya önlem alınacaktır. Öyle bir hale geldik ki artık her bireyin bu sorumsuzlara karşı kendini korumaktan başka çaresi kalmadı.

***

Uzmanı olduğu spor dalındaki korona davetine gelecek olursam, bunlar da taraftarlarımız tarafından yapılıyor. Kızan kızsın ama bunları birileri söylemelidir. Maçlarda veya kulüpte bir sorun yok. Ayrıca her hafta test yapılıyor. Gel gör ki taraftarlarda durum farklı. Takımına destek vermek için saha dışında destek verilebilir ama bunun da grup liderleri tarafından kontrollü yapılması gerekir. İdman ziyaretinde Zimbitlik'teki tek tribüne herkes doluşuyor ve ne mesafe kalıyor ne de maske var. Karagümrük maçı sonrası gördüğüm manzara beni gerçekten çok ürküttü. Kolluk kuvvetlerinin gözü önünde taraftarlar takım otobüsü önünde kucak kucağa tezahürat yapıyor. Kimse uyarı yapmadığı gibi sorumluluğu bulunan Çağdaş Atan hoca otobüs kapısından kalabalığa bir de konuşma yaparak gençlerin daha çok alevlenmesine çanak tutuyor. Bunları "Ne var bunda, takımı desteklemesin mi, motivasyon için bunlar gerekli" diyerek masumlaştırmaya çalışırsak, inanın ki en büyük hatayı yapmış oluruz. Bakın oyuncularımız taraftarlarımız da olmadığı için baskısız şekilde oynuyor ve kazanmaya devam ediyoruz. Unutmayalım ki, kontrolsüz şekilde oraya ittiğimiz gençlerin hepsi birer taşıyıcı olabilir ve bunlar günün sonunda evlerine gidiyorlar. Gidin ama böyle değil! Taraftarımız bunu düşünemeden iyi niyetle yapmış, ya kolluk kuvvetlerine ne demeli! Bunun takdirini de Alanya Kaymakamı sayın Fatih Ürkmezer’e bırakıyorum.