TÜRKİYE, 2025’in Ocak-Ekim döneminde yabancı ziyaretçi sayısında sınırlı bir düşüş yaşarken; ana rakipleri İspanya ve Yunanistan güçlü büyüme kaydetti. Türkiye 47,1 milyon ziyaretçide kalırken, İspanya 125,9 milyonla rekor kırdı, Yunanistan ise 37,5 milyona ulaştı. Mısır, 2025 yılının ilk dokuz ayında 15 milyon uluslararası ziyaretçi ağırlayarak bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21 artış kaydetti. Ülke, yılsonuna kadar belirlediği 18 milyon ziyaretçi hedefine hızla yaklaşıyor. Rakamlar, Akdeniz’de rekabetin Türkiye aleyhine hızlandığını ortaya koydu.
‘ARTIŞLAR KÜÇÜK GÖRÜNÜYOR ANCAK REKABET GERİ DÖNÜYOR’
Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı (TGA) ve Alanya Turizm ve Tanıtma Vakfı (ALTAV) Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Cimrin, rakip ülkelerdeki büyümenin detaylarına dikkat çekti. Cimrin, “İspanya’da yüzde 3, Yunanistan’da yüzde beş civarında bir artış var. Yani rakip ülkelerde ciddi bir büyüme yok, daha çok küçük oranlı artışlar söz konusu. Mısır’da ise geçmişte yaşanan sorunların ardından, yeni tesisler ve teşviklerle birlikte turizmde yeniden yükseliş görülüyor. Özellikle Nisan-Mayıs döneminde Mısır önemli bir rakibimiz haline geldi. Hava koşulları o dönemde hala elverişli olduğu için sezon bizden daha erken başlıyor. Yunan adaları da yoğun ilgi görüyor. İspanya ise zaten Avrupa’daki en güçlü turizm aktörlerinden biri. Özellikle Kanarya Adaları yıl boyunca 18–24 derece arasında seyreden sıcaklığıyla Avrupalılar için tam anlamıyla yaz havası sunuyor. Deniz-kum-güneş turizmini 12 ay boyunca sürdürüyorlar ve bunu 50 yıldır kesintisiz yapıyorlar. Yani oldukça köklüler” ifadelerini kullandı.
‘SAYI DEĞİL TURİSTİN NİTELİĞİ DAHA ÖNEMLİ’
Cimrin, Türkiye’nin 2019’dan itibaren sürekli rekorlar kırdığına işaret ederek turizmin Türkiye ekonomisi için kritik önemde olduğunu vurguladı. Cimrin, “Türkiye’ye baktığımızda 2019’dan itibaren rekor üzerine rekor kırarak ilerledik. Çünkü turizm, Türkiye ekonomisi için son derece önemli. Artık yalnızca deniz-kum-güneş destinasyonu değiliz; TGA aracılığıyla Türkiye yaklaşık 55-60 farklı turizm ürünüyle pazarlanıyor. Türkiye’nin dört bir yanında yıl boyunca turist ağırlayabilmek için sürekli yeni kapılar açıyoruz. Turist sayıları elbette önemli; fakat gelen turistin niteliği, harcama potansiyeli ve ne zaman geldiği daha kıymetli. Asıl mesele bu misafirleri nasıl ağırladığımız ve tekrar gelip gelmeyecekleridir. Türkiye’de artan enflasyon ve Euro kurunun maliyet artışlarını karşılamaması nedeniyle son üç yıldır otel fiyatları yükseldi. Bu da paket tur fiyatlarına yansıdı. Dolayısıyla Türkiye’ye son yıllarda gelen misafirler aynı tatil için daha yüksek ücret ödemek zorunda kaldı. Bunun sonucunda yeni bir misafir profiliyle tanıştık. Bizim en büyük görevimiz; ister tekrar eden misafirler, ister yeni gelenler olsun, her misafiri doğru şekilde ağırlamak ve yeniden gelmelerini sağlamaktır. Rekorlar dikkate değer olsa da önemli olan bu rakamları sağlıklı biçimde sürdürebilmektedir” diye konuştu.
MALİYET ARTIŞLARI TURİZM FİYATLARINI YUKARI ÇEKTİ
Cimrin, Türkiye’de artan enflasyon ve Euro kurunun maliyet artışlarını karşılamamasının sektöre etkilerine de değindi. Cimrin, “TGA ve Bakanlık; Akdeniz’deki rakip destinasyonlarla ilgili verileri takip ederek dinamik bir strateji yürütüyor. Pazarlara göre hedefler düzenleniyor, rakamlar güncelleniyor ve pozisyonlar buna göre belirleniyor. Türk turizmine son altı yılda en büyük katkı; hızlı karar alma, kriz yönetimi ve doğru zamanda doğru hamleyi yapabilme yeteneğidir. Önümüzde görünür bir kriz bulunmuyor. Türkiye hedefleri doğrultusunda ilerlemeye devam edecek. Rekabet kaçınılmaz, fakat Türkiye pastadan hak ettiği payı almaya devam edecektir. Önemli olan doğru konumlanmak ve turistin beklentilerine uygun hizmet sunmaktır” dedi.
‘HEDEFLER YIL SONUNDA TUTACAK’
Alanya Turistik İşletmeciler Derneği (ALTİD) Başkanı Cem Özcan, “Ülkemiz 2025 yılında 52-55 milyon misafir ağırlamak hedefinde idi. Yılsonu itibarıyla bu rakamın tutturulması gerçekçi gözükmektedir ve hedeflere ulaşılacaktır. Ülkemize gelen misafirler 6 ile 8 gün ortalama aralığında konaklama yapmaktadırlar. Bu konuya dikkat çektiğimiz takdirde bizim geceleme sayılarımız daha yüksektir. İspanya destinasyonunun yüksek kişi sayısı verileri bizleri yanıltmamalıdır zira orada günübirlik veya iki günlük konaklamalarla kültürel geziler ağırlıklıdır. Akdeniz çanağında rekabetin olması her dönemde var olan bir gerçektir. Bizler de hizmet kalitemizle her türlü mücadeleye devam edeceğiz. Geçtiğimiz yıl 60 milyar dolar turizm gelir hedefi, bu yıl 65 milyar dolar olarak konulmuş olup yakalanmaktadır” dedi.
‘REKABET NİTELİĞE KAYDI, STRATEJİ DEĞİŞMELİ’
ALTAV Yönetim Kurulu Üyesi ve Basın Sözcüsü Alper Gencelli, “Bu tabloyu kendi perspektifimden, politika ve strateji eksenli bir gözle okuyorum. Rakamlar açık konuşuyor: Türkiye hala yüksek hacimli bir turizm ülkesi; ancak ivme kaybediyor. Buna karşılık İspanya, Yunanistan ve Mısır farklı avantaj setleriyle büyümeyi hızlandırmış durumda. Akdeniz’de rekabet artık, ‘kim daha çok turist getiriyor?’ noktasından çıkıp, ‘kim daha nitelikli, daha sürdürülebilir ve daha çok değer üretiyor?’ sorusuna kilitlenmiş durumda. Bizim de bu gerçeği ertelemeden kabul etmemiz gerekiyor. Türkiye 47,1 milyon ziyaretçiyle güçlü bir hacme sahip; fakat ürün karmamız hala büyük ölçüde deniz-kum-güneş ekseninde dönüyor ve bu yapı mevsimselliğe fazlasıyla bağımlı. İspanya’nın 125,9 milyonla rekor kırmasının arkasında sadece kapasite değil; şehir turizmi, kültür, gastronomi, doğa ve etkinlikleri aynı anda yöneten çok boyutlu bir model var. Yunanistan, ada destinasyonlarını ‘özgün deneyim’ algısıyla pazarlıyor; AB içi erişim kolaylığı ve güçlü kültürel miras anlatısı da bu büyümeyi destekliyor. Mısır ise fiyat-performans avantajı ve güvenlik algısındaki toparlanmayla ilk dokuz ayda yüzde 21 artış yakaladı ve pazar payını hızlı biçimde genişletiyor. Bu ivme farkının temelinde birkaç kritik başlık var. Birincisi ürün çeşitliliği ve deneyim tasarımı. Rakipler deneyimi modüler hale getiriyor; şehir, gastronomi, kültür ve etkinliği aynı anda farklı segmentlere sunabiliyor. Bizde ana ürün hala tek eksene sıkışmış durumda. İkincisi marka konumlandırması ve iletişim. Türkiye’nin anlatacak çok güçlü bir hikayesi var; fakat bu hikayeyi küresel ölçekte tutarlı, tematik ve derinlikli bir dille anlatmakta zorlanıyoruz. Üçüncüsü erişim ve yönetişim. Ulaşım ağları, kent içi mobilite, kapasite yönetimi ve sürdürülebilirlik standartları rakip destinasyonlarda daha öngörülebilir ve ölçülebilir biçimde yönetiliyor. Riskler de fırsatlar da net. En büyük risk; mevsimsellik ve fiyat baskısının kişi başı harcamayı ve karlılığı aşındırması. Algı tarafında ise sürdürülebilirlik ve destinasyon kalitesi konusunda kırılganlık yaşıyoruz. Öte yandan çok önemli fırsatlarımız var: Aynı destinasyonda deniz, kültür, doğa, sağlık ve etkinliği bir araya getirebilecek nadir ülkelerden biriyiz. Orta Doğu, Asya ve Latin Amerika gibi büyüyen pazarlarda yeni segmentlere erişim potansiyelimiz yüksek. Etkinlik ve spor turizmi ise sezonu yaymak ve marka algısını güçlendirmek için ciddi bir kaldıraç. Bu noktada ulusal ölçekte yapılması gerekenler çok net: Ürün karmasını yeniden dengelemek zorundayız. Kültür ve gastronomide Anadolu’nun medeniyet hikâyesini somut deneyim rotalarına dönüştürmeli, sağlık ve wellness alanında kalite ve akreditasyonla güven üretmeli, spor ve etkinlik turizmini takvimlenebilir uluslararası organizasyonlarla uzun süreye yaymalıyız. Sürdürülebilirlik ve kapasite yönetimi artık bir tercih değil; kıyı ve tarihi alanlarda taşıma kapasitesi ölçülmeli, standartlar netleşmeli ve yerel ekonomiye katkı somut biçimde artırılmalı. Marka iletişiminde ise modern altyapı + özgün kültür + sürdürülebilir deneyim ekseninde tematik ve segment bazlı bir anlatıya geçilmeli” ifadelerini kullandı.
GENCELLİ, ALANYA ÖZELİNDE YAPILMASI GEREKENLERİ SIRALADI
Alanya özelinde yapılması gerekenleri sıralayan Gencelli, “Alanya özelinde baktığımda tablo daha da somutlaşıyor. Kültür-deniz-gastronomi üçgeninde modüler rotalar, doğa ve spor odaklı parkurlar, bahar ve sonbahara yayılan tematik festivaller bu destinasyon için hızlı kazanım alanları. Spor ve etkinlik turizmi tarafında uluslararası organizasyonları sadece birkaç güne sıkıştırmak yerine, ön ve yan etkinliklerle haftalara yayılan bir ekosistem kurmak mümkün. Yerel tedarik, coğrafi işaretli ürünler ve gastronomi hikayesi ise hem deneyimi derinleştirir hem de turizmin gelirini şehir geneline yayar. Özetle; Akdeniz’de rekabet Türkiye aleyhine hızlanıyor gibi görünse de ben bunu bir alarmdan çok, güçlü bir fırsat penceresi olarak görüyorum. Doğru stratejiyle, hacmi nitelikli büyümeye çevirebiliriz. Alanya gibi destinasyonlarda deneyimi akıllıca kurgular, sezonu yayar ve sürdürülebilirliği işin merkezine koyarsak hem şehir kimliğini güçlendirir hem de Türkiye turizminin rekabet gücüne kalıcı katkı sağlarız. Bu işin sihri yok; disiplinli planlama, cesur kararlar ve tutarlı uygulama var” dedi.