BU
ikiliyi çok güzel anlatan bir örnek vermem konuyu daha iyi anlatır.
Efsaneye göre, Tanrı milletlere unvanlar veriyor.
Mesela Fransızlara çalışkanlığı, Türklere cesareti vs. ama Yunanlılara bir şey vermediği için Yunanlılar “Bize bir şey vermedin, bize de bir unvan ver” der.
Bunun üzerine Tanrı, “Size de entrikayı verdim” der.
Bu, Yunan-Rum ikilisini anlatan çok iyi bir örnektir.
Daha söylenecek başka söz var mı?
Yunanistan’ın bitmek bilmeyen sınırsız toprak hırsı vardır.
Bütün komşularının topraklarında gözü vardır.
“Büyük Yunanistan” yani Bizans’ın yeniden ortaya çıkması onun en büyük hedefidir.
Komşularından toprak talebinde en fazla hedef aldığı ve toprak talep ettiği ülke Türkiye’dir.
Daha ilkokul çağında okullarda Yunan çocuklarına Türk düşmanlığı öğretilir.
Topraklarımızın büyük bölümü haritalarda Yunanistan’ın milli sınırları içerisinde gösterilir.
Sınırlarında aklımızın anlatamayacağı derecede Türk düşmanlığı yapılır.
Yunanlı annelerin çocuklarına daha bebekken ninnileri dahi Türk düşmanlığı üzerinedir.
Ben kesinlikle inanmıyorum ama krizde olduğu söylenen Yunanistan son yıllarda aleyhimize birçok faaliyette bulundu.
Üstelik önemli mesafeler de aldı.
Bunların en önemlisi maalesef kamuoyumuzun yandaş medya sayesinde bilmediği, kıyılarımızın hemen dibinde olan hukuki statüsü Lozan, 1933 ve 1947 Antlaşmaları ile bize ait olan Ege ve Akdeniz’de toplam 18 ada ve onlarca Türk kayalığı Yunanistan tarafından 2004 yılından bu yana işgal edildi.
Sevgili okurlar.
Bu duruma "milli utanç" demek dahi hafif kalır.
Yunanistan bu işgal hareketlerini toprağa ihtiyacı olduğundan değil, ülkemiz aleyhine çok büyük hesapları olduğu için yapmıştır.
Burada çok büyük tehlike değil tehlikeler vardır.
Türkiye'nin batıdan ve güneyden abluka altına alınma gayesi ile ve karasularının verdiği uluslararası haklara göre adalar işgal edildi.
Yetkili ağızlar bu konuda sorular sorulunca ya susuyorlar, duymazdan geliyorlar, ya da tevilli yollara sapıyorlar.
Ancak bu tutumları adalarımızın işgal edilmesi ve bizi gelecekte bekleyen çok büyük tehlike gerçeğini değiştirmiyor.
Kıbrıs konusunda anlaşmaz tutumlar sergilemeleri her fırsatta batılı ülkelere şikayet edilmemiz boşuna değildir.
Kıbrıs’ta Allah korusun istedikleri neticeyi elde ederlerse, sonun başlangıcı başlamış demektir.
Acı ama gerçek olan budur.
Kıbrıs’ta verilecek bir tavizin telafisinin olmayacağını önceki makalemizde anlattım.
Yüzölçümüne, nüfusuna, bütçesine vs. göre dünyada en fazla silahlanan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'dir.
Acaba bu kadar silahlanma nedendir?
Herhalde boşuna değildir, bir amacı vardır.
Dünyanın neresinde Türkiye aleyhine bir faaliyet olursa orada önce Yunanistan’ı bulursunuz.
İsrail ve Ermenistan başta olmak üzere başka devletler ve terör örgütleri ile stratejik anlaşma yapan Yunan ve Rum ikilisidir.
Türkiye sinsice abluka altına alınıyor.
Yunan-Rum ikilisinin aleni düşmanca tutumlarının yanında Haçlı-Siyonist katillerin destek ve teşviki ile Irak ve Suriye’de son yıllarda olduğu gibi özellikle son zamanlarda meydana gelen gelişmeler, gelecekte ülkemizin başına büyük sorunlar açmaya yöneliktir.
Irak ve Suriye’den sonra sıranın kime geldiğini düşünmek dahi istemiyorum.
"Oynanan tezgah çok büyük" demek az gelir, "korkunç" demem dahi hafif kalır.
Esasen konunun özü şudur.
Sömürgeci, soykırımcı ve katil Haçlı-Siyonist ikilisi Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile tüm İslam ülkelerinin başına çorap örmüş ve örme peşindedirler.
Burada esas hedef Türkiye ve İran’dır.
Ege ve Akdeniz’de adalarımızın işgaline ilave Kıbrıs’ta Rum-Yunan ikilisine taviz verilerek onların istediği çözüm felaketimiz olur.
Yunan-Rum tarafından basına servis edilen “Ada'dan Türk askerlerinin yüzde 80 oranında çekileceğinin” Dış İşleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yalanlanması yüreğimize su serpmiştir.
İnşallah Ada'dan bir tane Türk askeri çekilmez ve kesinlikle merhum şehit Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun feraseti ve dahiyane ileri görüşlülüğü ile elde edilen garantörlük haklarımızdan en küçük bir geri adım atılmaz.
Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu'na güveniyoruz.
Bu konudaki son söyledikleri sevindiricidir.
Konu başlığına dönecek olursak...
Yunan-Rum ikilisinde oyun, entrika ve yüzsüzlük bitmez, yalan söylerken dahi yüzleri kızarmaz bunların.
Bu konuda emekli eski diplomatlarımızın söylediklerine ve hatıralarına kulak verirsek, konu daha iyi anlaşılır.